ŞEHİR ve ANILAR
Yıllar sonra bir akşam vakti
Tekrar geldim ey şehir sana. Kim bilir ne çok şey vardır anlatacakların bana Şimdi bir film şeridi gibi geçiyor Gözümün önünden acı tatlı o günler Meğer ne çabuk geeçmiş seneler. Az mı yürümüştüm sahillerinde Az mı kaybolmuştum derinliklerinde. Ey şehir, sana anlatmıştım gizli sırlarımı, Sen çekmiştin benim dırdırlarımı. Sen sırtlamıştın dertlerimi Seninle paylaşmıştım sevinçlerimi. Hani başımızda esen ilk kavak yelleri Unutmamışım bana ilk bakan Ortaokuldaki yeşil gözlü Hamide’ yi. Yeşil gözleri aklımı başımdan almıştı, Tatlı bakışları her yanımı sarmıştı. Ne bende cesaret vardı ne de onda Sadece bakıştık iki sene boyunca. Aşkı onunla hiç konuşamadık Sonra da liseye başladık. O galiba benden umudu kesmişti ki Bir başka çocuğa aşık oldu Öyle ki aşkından deliye döndü. Kalmamıştı o çalışkan Hamide ’ den eser Demek ki aşkın karşısında akıl pes eder. Başımızdaki kavak yelleri esmeye devam ediyorduya Ben de bir başka kıza aşık olmuştum. Artık Hamide ’ yi de unutmuştum. O zamanlar Gönül Hancı diye bir aktrist vardı, Aşık olduğum kız da ona benzerdi. Gönül Hancı ’ ya mı liseli kıza mı aşıktım Ben de bilmiyordum, İkisinin arasında gidip geliyordum. Gönül Hancı... Ulaşılması mümkün olmayan platonik bir aşktı. Gelgitlerim yüzünden liseli kız da elimden kaçtı, Adı bile kalmadı liseli kızın ne aklımda Ne de yazdığım buğulu camda, Unutmuşuz adını geçen zamanda. Demek ki gelip geçici bir hevesmiş, O zamanlar gönlümüze üflenen nefesmiş. Sonra kader herbirimizi bir yana attı, Hangimizin güneşi kim bilir Ne zaman,nerde battı? SERVER KARA Mayıs 2009 |