SON MUHTAR....
beş asır
aktı su gibi vakit dönüş vakti gitmek mi kalmak mı zor drama köyleri hep anadoluya mübadele bu pontus mahmatlıya yanaştı kavala limanına görkemli gemi tütün gözlü kızlar dramalı kadar mert kızanlar analar babalar dedeler nineler sökemedikleri hatıralarıyla taşındı anadoluya kimi trenle ulaştı menzile tonga istifi gibi hedef izmitte buluşmaktı muhtar ve azası öyle söylemişti heyhat ördü kader ağlarını koca gemi süzülürken karadenize iki yaslı gönül ıssız beldede teker teker kapadı kapıları bütün hayvanlar salındı çayıra yaşlı gözler baktı rodopların karlı dağlarına defne ormanlarının şifa zerreciklerini çektiler defalarca içlerine beyaz benekli aygır okşandı bilmem kaç kerre muhtar gözleri ile işaret etti mahdumuna at bin duymadın mı at bin çatlatırcasına koşdurdular beyaz kanatlı pegasusları komşu köyün istasyonunda yakaladılar hüzün trenini bıraktılar beyaz kısrakları yemyeşil meraya son vagona yetişen nemli bakışlarla eller sallandı kişneyen beyaz atlara acı acı yükseldi trenin homurtuları gökkubbede zoraki hareketlendi şimendifer avuç içinde ıslanmış demirden bir mühür bıraktı kendini trenin penceresinden kara bahtlı bir suyun titreyen uğultusuna mahmatlıda bir muhtar en son muhtar son muhtar nemli bakışlarla |
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ"
diyen Akif'e rahmetler olsun. Boynu bükük terk etmek zorunda kaldığı ecdat yadigarı toprakların hasretiyle yüreği kavrulan değerli Muhtarıma ve diğer bütün kardeşlerime de gönül dolusu selam olsun...