)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-192-)(-)(-)(
……………………………………………………………………………………………………
İhtiyarlık Dinleyin ağalar tarif edeyim Tutmuş demanımı ey ihtiyarlık Her insan ömrünün varlığın ister Hiç demez sonunda hay ihtiyarlık Dem be dem esnetir dudağın yalar Yazın sıcağında kürkü arkalar Oturmadan bezer yatmadan yılar Geme almış beni bay ihtiyarlık İht’yarlık elinden zay oldu işler Ağız pabuç oldu döküldü dişler Benden kaçmaz oldu yerdeki kuşlar Bu nasıl ahvaldir vay ihtiyarlık Tüy döşek üstünde yatabilmerim Dayaksız bir adım atabilmerim Üç yıllık sabiye çatabilmerim Günlük yolum olmuş ay ihtiyarlık Gönüldür her zaddan geriye kalma Yiyemez oldum ben törpüsüz alma Hamur işi haşıl et zatı dolma Hep yumuşak ister pay ihtiyarlık Sezai gidemez yayak bir yana Baş bir yana gider ayak bir yana Her zaman lazımdır dayak bir yana Duramaz yerinde day ihtiyarlık …………………………………… Kağızmanlı Sezai …………………………………………………….. 1858-1938. Kağızman’da doğdu. Asıl adı Yusuf’tur. Daha sonra aile Aşıklı soyadını aldı. Şiirlerinden hareketle belli bir medrese eğitimi aldığı tahmin edilmektedir. Aşıklık geleneğini, bağlama çalmayı kimden öğrendiği ve mahlasını nasıl aldığına ilişkin somut bir veri bulunmamaktadır. Bağlama çalmadaki yeteneği ve sesinin güzelliği nedeniyle kısa sürede tüm Kuzeydoğu Anadolu’da tanındı. Narmanlı Sümmani (1860-1915) ve Kağızmanlı Cemal Hoca gibi döneminin birçok ünlü aşığıyla yakınlık kurdu ve aynı meclislerde bulundu. Aşık Sezai’nin kendi oluşturduğu »Ülfetin« adlı bir türkülü anlatısı bulunmaktadır. Bu anlatı 1940’lı yıllarda Fahrettin Kırzıoğlu tarafından arşivlere aktarıldı. Kağızmanlı Hıfzi (1893-1918), Sazcı Halil (1889-1975), Durak Ahmet, Aşık Erdemi (1911-1983) birçok aşığa ustalık eden Aşık Sezai’nin kendine özgü makamlar geliştirdiği de bilinmektedir. Yusuf Sezai Kağızman’da öldü ve orada toprağa verildi. KAYNAK:© BeKa Sitesi ……………………………………………………………………………. )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-192-)(-)(-)( Elbette gelecek gün olup başa Senden kaçış mı var ey ihtiyarlık Haydi kolay ise gez koşa koşa Günleri oturup say ihtiyarlık Gözlerin zayıflar görmez yakını Kendini güneşten bile sakını Şu dizlerin inan çekmez yükünü Bak ne hallerdesin hay ihtiyarlık Oturup gözlükle kitap okursun Gülü görsen bile çok zor şakırsın Kahve ev arası mekik dokursun İç bir tavşan kanı çay ihtiyarlık Nerde nasıl diye konuşan olmaz Şöyle yamacına yanaşan olmaz Gelip fikrin alan danışan olmaz Artık ağa değil bey ihtiyarlık Tekavit olurlar kenara çıkar Iskarta sayılır köşeden bakar Yalnız kala kala yaşamdan bıkar Hani nasıl desem şey ihtiyarlık Çoluk çoluk gelmez yollara bakar Torunun hasreti yüreği yakar Gözünden gün boyu yaşları akar Senden kaçışta yok ey ihtiyarlık Lüzumsuz diyor ki takatin diner Taşımaz ayaklar bastona biner Bütün hastalıklar vücutta siner Ölüm kurtuluştur bayy ihtiyarlık Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |