DAĞ GÜLÜ
Dağ Gülü
Su öyküsüyle birlikte akar Her çiçekte gizli bir hüzün Yaralanan hep duygulardır Hain bir kelimedir acaba(?) Düşer yüreğine aniden Ayakları dolanır ev yolunda Köşeyi dönersin telaşla Bir oh çekersin ev karşında Kolun kalkmaz kapıyı çalmaya Kalmamış sanki mecalin Titreyen parmaklarının arasında Anahtar açar kapıları Bir kasırga eser savrulursun Sessizliğin gürültüsünde Sağır olur kulakların Ne bir ses, ne bir nefes Odalar boştur, eşyalar perişan Resimler yerlerde, kırık çerçeveler Duvarlar gözyaşlarına boğulmuş Aldanışını anlatıyor yüreğin Şaire şiirler yazdıran aşk firarda! Dayanacak bir gövde arayışı Tutunacak dalların kırılışı Götürdü onun olmayan ayakları Derin uçurumun kenarına Kök saldı kayalara Düşündü başı ellerinin arasında Midesinden ağzına yükselen zehir boşaldı Kirpiklerinden yanağına süzüldü yaşlar Hafifledi, rahatlamıştı sanki Aşağılara daldı gözleri Sakin denizin Kumsalı okşayan dalgacıklarına Arındı marazlı düşüncelerden Ruhu huzuru buldu Allah’ın verdiği cana kıymaktan kurtuldu Yaşamak bir ırmak gibi akacak yeniden Aşağıda dalgacıklar kumsalla sevişiyordu Kalkıp gitmek geçti içinden Evin yolunu tutmalı Yorgun gözleri dönüş yolunu baktı Doğanın dokuduğu yeşil halıya uzanıp Kokulara sarılıp uyumalı… Yekinip kalktı kayalara tutunup Uçurumun kenarında Bir kayanın çatlağında Yüz bir renkli o özel çiçeği gördü “ Adın nedir senin güzelim?” Diye sordu yaralı şair Kayalarda uğuldayan rüzgar cevapladı; “ Dağ Gülü’dür onun adı Hoş kokulu, narindir ama çok güçlü Korkutamaz onu uçurumlar Ne fırtınalar, kar ile boran Yıldıramaz onu sarp bu sarp kayalar, Meçhul bir yaşam abidesidir “ O! ” Adı “ Dağ Gülü…” Yüz bir renkli cesur çiçek! Dağlarda açan gülü hiç solmayacak” Dersini almıştı şair Şimdi yaşamak ve yazmak zamanıydı. Dinmez Er / Çeşme / 2011.06.01 / |