güruh
onbeşinde suskun bir ruhtum ben
sadece ölüm sözcüğüne gülümseyen güruh bir ruhtum kendi canına kasteden bir gece yarısı hastane kapısı gözlerim ağlamaklı acil alabildiğine yoğun olsa keşke kaybolsam hatta kendi derinliklerimden bile öteye gözler çakılmış öfkeli apaçık ifade ediyorlar bana yüreksizliğimi niye geldim bu dünyaya sanki bedenim kaç şişe serumla arındı zehrinden bilemiyorum tek hatırladığım yetmişlerinde bir teyzenin sözleri ben bile bu yaşımda canıma teselliyim senin ne derdin var sanki çizgilerine sarınmış çukur gözleri hala, capacanlı, parlak ilk günün heyecanı gibi bense hayata inancını çoktan yitirmiş adımları temkinli hayat kendine inananların bir güç gösterisi gibi bense her geçen gün daha da nefretle karşılıyorum bu inadına mücadeleyi öyle ya birbirimizi bu kadar kırmaya değermi şu toprağın rengi öylesine büyüleyiciki sarındım kokusuna sinip saklandım aktım damarlarına usul usul tıpkı bir eski sevgiliye sarınırmış gibi hiçbir gölge böylesine korumamıştı beni ah şu yol öylesine uzun ki kilometrelerine döşenmiş onlarca anın yüküne teslim bir köle misali adım attıkça eğiliyor,gömülüyorum bakışlarım ezik bir ruhun aksi ayaza vurmuş korkular üşütüyor ,titretiyor beni soluk benliğim görünmüyor aradıkça yitiriyorum kendimi sadece af dilemekti benimkisi |