DirenAklımızla geldiğimiz yoldan fikrimizle geri dönmelerimize eveleme gevelemelerimize gerekçeler buluyor zekamıza övgüler düzüp havamızı basıyoruz balonlaşıyoruz sapıtıyoruz saptırıyoruz tek bildiğimiz kendi doğrumuz tek çabamız haklılığımız hakka çıkan yolları bir bir tıpalıyor tekleşip ekleşip ekşiyip ucuzlatıyoruz sokağın bize vadettiği nimetleri azalıyoruz azaltıyoruz çok sesli müziğin kulağa değmelerini arabeskleşiyoruz arabesk bir arada öteki derede kala-kalıyoruz sırat köprülerinde cirit atar gühah keçilerimiz suçumuzu maskelemeye hazır koynumuzdaki kuzumuzu değil vuruyoruz kendi boynumuzu tüketiyoruz soyumuzu yarattığımız tanrılara tanrıçalara adaklanıyoruz odaklanıyoruz adaklan adak ada ad adını koy bu devranın sığınma deli limanlara açıl ummana saçıl saçmala ama kaçma kendi gölgeni yamama başkasına dedi sırtına yüklediği sevdasını başına sardığı belasını alıp terkeyledi sokağın endamı değer cilalı kelamlı fiyakasını terketti ağdalı düttürüsünü yabancılaşan şalını alını falını yalını sarıldı dil-i argoya tamah etmedi mızıkaya nede devletlü bandoya vardı asyanın eteklerine indi cennet-i hinde kucakladı tamil kaplanlarını bu ne sürmeli gözdür rap budayı kıskandıran özdür bu ne hurma dildir kiraz dudak bu ne kızıl bendir bu ne zeytin ten sabırla dokunmuş kilimdir bu ne gizemli iklimdir musonlar yağar sabah yerine çaylar demlenir dağlarında kulak verdi otuz yıllık sancıya doğumu gecikmiş acıya ne meryem olmaya ne çarmıhta isa nede merhem çalmaya hevesliydi çürümüş yaraya dengesiz kavgaya adaydı aday olmasına dişi kaplana sevdalanmasına engel değildi hiçbir adem kobra gülüşlü dişleri badem bademdi içmeğe hazırdı nazırdı lebi şarabın tadı kekri olsada hind çeviziyle mezelendi yüreğindeki alev bir kere daha tazelendi.. başlarında kızıl güller gerili dağların doruğuna yöneldi yağmur ormanlarına daldı kınalı ceylanları selamladı kara başlı sütlü memelerine takılı kaldı gözlerinin sönmek bilmeyen feneri çoştu çoşturdu ortak kavgaya gerilmiş düşlerini güne çıkardı parlak dişlerini gürledi dalgalandı nehirlere kavuşan sallar açıldı han-ı kapılar yürüdü karınca atlılar sürgün verdi renklerin yeşili ebemkuşağı ile dallandı budaklandı çınarlaştı köklerimiz aynı damardan gelir aynı kan dolaşır besler yaralarımızı akar duru ılık aynı isyan bayraklaşır dur der bu kısır döngüye aynı yenilgiyle bilenir gözlerimizin feri ayrı dersler çıkarsakta aynı çatlağa sızar suyumuz aynı havadan beslenir nefesimiz ayrı dilden çığırsakta türkülerimizi aynı sazla çalınır ezgilerimiz ayrı acıyı yaşasakta aynı gözden akar yaşımız aynı ağıdı paylaşır aynı toprağa düşer başımız.. dedi ve eğildi karşısında anılarla çoğalanların vurdu ayaklarını adımlarla tükenmeyecek yollara yüce tepelere tırmanmak için akli denge hedefte şaşmamak için sevdalı yürek bastığın yerde kayalaşmak için güvenmek kanatsız uçmak için özgürleşmek gerek kaf dağını aşmak yare ulaşmak için istersen eğer dedi aldı başını taktı canını dişine direnişine direniş diren dir dirlik... Volkan Kemal Bu öykümsü şiir, karapanterlerin evrensel direnişinin anısına adaklanmıştır. Özgürlük mücadelesinde yenik düşse de, direnişini noktalamayan Tamil kaplanlarına selam! |