Gönül yanar, dil susar,lisan-ı halden kim anlar!Sanki bir yangın sonrasındayım yol boyunca Adım adım hicran yakamda, hüzün sinemi hadsizce dağlayınca İçim burkuluyor sessiz kalınca, kapımı çalan bir umudun nefesi olmayınca Fersiz kalıyor gözler, unu takip eden izler, ruhumu bizar bırakıyor onca taraneler Başım ellerimin arasında, çaresiz bir nazarla Yüreğimde başlayan tufan anbean bahtımın lahzasında, hazanın ahıyla Figan ediyor gönül, lalleşiyor şevksiz dil, hiç aman vermiyor bihaber soluğuyla Nereye baksam, içinden çıkılmayan bu zamana derd-i gamımı anlatsam korkuyla Neden bin hüzün ile bir yol alır ve yaşarım Suaallerin peşine takılırım,halimin fakirliğine ibret içinde bakarım Gönül kapımın açılmadığına yanarım, kalbimin inşiraha hasretini nasıl anarım Sessiz bir şekilde, temaşa eylediğim iklimin zindeliğinde umudumla lahzaya ramın Gözlerimin pınarı kurumuş yaş akmaz Bir gönülde şefkat ve muhabbet hasıl olmayınca rahmet niye sual eylemez Firakımda fidanlar yeşermez,gül-i nihalden haber beklenmez,umutlar hiç gülmez Aklım kıt hikmetine erişmez, idrakim kapalı lütfundan aşkıyla niye nasiplenemez Kuşlar kanat çırparken, kuzular melerken Kelabekler rengarek sürurun şevkiyle aidiyetlerine sadakat ederlerken İzanım ve ruhum bu hakikati yakinen bilirken, tercihlerim ki ahvalime ağlarken Sinem feryat eder, vicdanım kalbime an be an neler söyler, vakit geçti artık mı der Sus artık ne olur yüreğim kaldırmıyor Lisan-ı halimin fakirliğine herkes kıs kıs gülüyor, lakin gönlüm el vermiyor Vakit daraldı diye telkin ediyor, göçüp gitmeden serdetmem için tenbih ediyor Gün bitiyor, sokaklarda ki tezahürat hiç dinmiyor, aklım neden hala sual ediyor Mustafa Cilasun |