Adem’in DNA’sı (ve Sen ve Ben)
O büyük günahla başladı her şey,
Adem elmayı sevdi diye yani Adem yasak elmayı yedi, Biz o yasak elmanın zehriydik ki Seninle, Adem’in kanına işleyiverdik, İki ayrı DNA olarak Adem’in vücudunda, Ne güzel koyun koyuna yatardık işte, Adem dünya gurbetine sürgün edildiği zamn, Doğu’nun çöllerinde aç,susuz ve tövbekar, Biz iki DNA ydıkya nasılsa, Adem’in ateşinin harında sevişirdik… ………… Ama bir gün kabul olundu O’nun da tövbeleri, Havva ile vuslata erme emri verildi, O zaman ayrıldı işte Sen’le yolumuz, Bu büyük devr-i dünya o gün başladı, Sonra Kabilin ellerinde gördüm Seni bi kere, Bi kere de Meryem’in gözlerindeydin… ……………… Çok zaman sonra Züleyha’daymışsın diye bi haber geldi, Leyla’nın saçlarına bulaşmışsın dediler, Aslında Aslı’da da görülmüşsün bi ara, Ama tam olarak tarif edemediler, Çok aşığa Aşk vermişsin, bi çok şaire şiir, Fuzuli’nin kelamı aslında Sen’den gelir, Kimi türkü yakmış, adına kimi romanlar yazmış, Yunus Emre, Karacaoğlan Senin için yanarmış, Nil Afrika’dan sana doğru akarmış, Firavunlar piramitleri Aşk’ın ile yaptırmış, Neron’un çaktığı ilk kibritin brutu, İstanbul’un surlarına konulan ilk surtaşı, Saklandığın vücutların Aşklarıyla yapılmış, …….. Bir DNA yüzünden hepsi, Baksana tarih bile nasıl değişiverdi…. ……….. Ben mi ? Bense Yusuf’un yüzündeydim bi ara, İsmail’in boğazında damar oldum bi vakit, Ömer’in adalet duygusundaydım, Osman Bey’in hürriyet damarlarında, Süleyman’ın parmakları üzerindeydim, İnanmazsın, Hürrem’in dudaklarına bile değdim, ……….. Kaç vücut, kaç Aşk, kaç yıl sayamıyorum, Hepsinde de Aşk olup, sana doyamıyorum… ….. Bi ses duysam geceleyin yıldızlara bakarken, Çölde bir bedevinin gözlerindeyken, Sensin sanıyorum ve düşüyorum yollara, Yolda aslanların yüreğini söküyor, Çakalların etiyle besleniyorum… …… Sonra Çanakkale’de buluyorum kendimi, Son nefer son nefesini verirken garip, Sana dair nem varsa yaralarına sürüp, Kurtulsun istiyorum, kurtulsun memleketim Seyit onbaşının bileklerinde, Son mermiyi son topa süren kuvvetim… ……….. Bi ara Sarıkamış dağlarında üşümüştüm, Ankara ovasında pusuya düştüm, İzmirde Yunan’ı helak eyleyip, Akif’in seccadesinde secdeye düştüm… ………….. Böyle işte tarih, gurbet böyle, Aşk böyle… Seni yüzbinlerce yıl başka kim bekler böyle, Aşk sandığın kaç duyguya yol etmişken kendini, Mecnun mu daha aşık, Ferhat’mı, Kerem’mi Söylesene eş DNA’m Kim Seni en çok Sevdi…. ..fth… 22.05.2011 |