İNSAN GÖZÜBir nehir kenarında, güzel bir saray varmış Padişah pencereden bazen nehre bakarmış Yine günlerden bir gün, seyre dalıp giderken Dikkatinden kaçmamış, vakit sabah ve erken Görmüş bir balıkçıyı, oltasını atıyor Ufacık balıkları, uğraşarak tutuyor Acımış da haline, ihsan etmek istemiş Bu sefer benim için, at şu oltayı demiş Ne çıkarsa oltadan, ağırlığı som altın Vereceğim ben sana, açık olursa bahtın Ve balıkçı sevinmiş, zevkle atmış ağını Düşünmüş hazinenin, has altın çanağını Birinci atışında, iki gözlü bir kemik Takılmış oltasına, olmuş mahcup ve ezik Padişah haydi demiş, at oltanı bir daha Tutarsan büyük balık, neşeli çık sabaha İki ve de üç derken, yine aynı manzara Yapacak başka şey yok, faydasız münazara Çıkan malum kemiği, koymuşlar bir kefeye Hazinenin hepsini, doldurmuşlar keseye Zira kemik çok ağır, bastırmış hazineyi Padişahsa şaşırmış ve kaybetmiş dengeyi Hemen çare aramış, ulemayı çağırmış Bu nasıl olur diye, öfke ile bağırmış Âlimler incelemiş, düşünmüş taşınmışlar Çıkar yol bulmak için, epeyce kaşınmışlar Bir tanesi uyanmış, bu demiş göz kemiği Bana toprak getirin ve getirin ibriği Çamur yapıp bir güzel, sıvamış kemikleri Doldurmuş toprak ile iki göz delikleri Tekrar konmuş kemikler, terazi kefesine Denge, denge getirmiş, padişah nefesine Açıklamış âlimler, bu sırdaki hikmeti Aç gözleri doyurmak, toprağın kerameti Bir dolu hazineyle, doymayan insan gözü Azıcık toprak ile doyar, çünkü o özü… Salih Yıldız…20.05.2011 . |