barışa nikahlanırız
Güvensizlik aşılama bana dedi
Karapanter yaralı dişi kedinin yavrusunu yalayıp sarmaladı korkma yaklaş karşımdakine vermiş olduğum güven kendime olan güvensizliğimden bir şey eksiltmedi kendime olan güvenimi sana verirsem elimde nem kalır sen ayakların üzerine kalkmayı becerdiğin gibi yürümeyi de öğreneceksin şimdilik nereye gittiğin önemli değil nede durduğun yer düştüğün yeri bil yeter düştüğün yerden ilerle tekrar düşünçeyedek böylesi gelgitlere hazırlıklı ol açıl korkma her çok bilinmeyenli denklemi çözmek gerekmiyor onu bilinmez haline getiren nedeni ara bul tek nedele çık yola sonra çoğal tek çömlekle çık suya kırmadan dönersin yuvaya ilk düğüm atmak gibi ilk çözüm yolu bulmak zor ilk yenilgi gibi ilk kırılılan onur ilk yırtılan zar ilk atılan mermi gibi cesaret anaya bel bağla korku duvarını aş ses duvarını aşarcasına coşkulu buz denizini yararcasına kuşkulu ateşe taparcasına önce kendi tenine dürüst ol tanı gücünü gerisi gelir dedi geriledi gerildi sıçradı kerevetine düş damının bu kışta güvercinler donacak kardelene varan yollar buz altında alev suratlı akbabalar tüylerini yolacak donsuz gelincikler uykuda zulüm kolluklu apoletli yolluklu kol geziyor asırlık sancı bu kasıklara mil çekilmiş gözler yuvasında acılı doğursa bir türlü mayalanmış dölünü savursa kurda kuşa yem olsa munzurda boğulsa gam yemez açılsa dağların yücesine atsa kendisini yardan aşağı çığlığı asılı kalsa nemrutlansa dört kibritle ağulansa diyar-ı bekire surlansa urlansa fayda etmez beklentilerine eklese umudunu yarının eşkiya mavzerine gez göz olsa sığınsa inlere inim inim yaretmez kanlı künyesi ağıta bürünür yosunlu sularda gözünde toprak solar söz biter kavga bitmez yeter der edi bese yeter artık bu kan davası bu kör döğüşü bedelsiz askerlik yeter bu inad bu kararmış göz şu kaypak dil bu ter bu emeksiz sermaye yeter öz bitti anlamı kalmadı ölümün anlamsızlaştı zulüm dedi karapanter inledi çeyrek asırlık kalkışmada gelinen noktaya bak ve dur ve düşün kara gözleri sürmelim kınalı bakışlım belalım revamı sana bu cehennem bu yasin kokulu musalla taşı kader değil yoksulluk topraksız hulamlık yazı değil tüfeksiz mermi olmak neyse barutsuz çekirdek çitlemek demem değil bu kışta delinir gönüm göverir yönüm benim bu dellenmiş baş ile bu el ense tıraş ile şu açılım şöyle kaçılım böyle saçılım ile teharetsiz sonlanır kıçımıza demokrasi donlanır ayıbımıza kayıbımız eklenir kocca bir asır daha pineklenir pinekle inekle binekle binek bin bin bilinmeyenli denklem ağrılı sızılı eklem ekle ek gün gelir tohuma durur kırılan başlarımız umuda başaklaşırız başak başımızla barışa nikahlanırız... Volkan Kemal Bu öyküsel düttürü, açılıma saçılanlara adaklanmıştır. Barış kavgasını sürdürenlere merhaba! |