GİT GÜLE GÜLE
Aylardan ağustostu, gün erken başladı…Çakır gözlerin gülüşüne günaydın diyebilmenin hazzı yayıldı yüze. Birlikte bir domates peynir yiyebilmenin, bir lokmayı paylaşabilmenin mutluluğu anlatılmazdı. Nasıl geçti vakit ya da geçti mi… Kim bilebilir ki aynaların bildiğini…Akan sular gizledi gözyaşlarını…Sevinçler saklandı ruhun kıpırtısında ve o an hiç iç çekilmedi…Unutuldu mu, vakit mi olmadı..bilinmez. …Açlık değildi aslında onları oradan alıp da ora senin bura benim gezdiren…Hiç işte..Bir garip terennümdü bu ve vakit gelip de hoşça kal dökülünce dilden, güldü ruh..Boşadır veda. Gene görüşür bu yüzler ve geçen zaman yanıltmadı o gizli güçü…”Nerdesin”ler, “bekle”ler ve ellerin kenetlenişi yeniden…Raf raf kitaplara bakarken bile birlikte olabilmenin sevinciyle kıpır kıpırdı yürekler… Bir kahvenin telvesinde gelecek arayan ellere güldü adam, “inanıyor musun ki bunlara sen” dedi…Kadın, güldü boş bir umutla dudak kıvrımlarındaki acıyla “yok canım, inanmam aslında” dedi…İnanmak istediğini görememişti çünkü..Dört yapraklı yoncanın çapraz yapraklarında saklı ayakkabıları , bir türlü eş edemiyordu. Yağmur kokuyordu toprak..Bu yaz günü nerden esmişti ki bulutlara da inivermişlerdi buralara…Gözyaşları dışa vuramayınca onlar damlayıvermişti işte… Liseli aşıklar, geçerken karşıya baş başa olacak birkaç dakika daha çalabilmek için taksiyle paylaştılar gözlerindeki sevdayı…Gittikçe mahzunlaşıyordu sesler. “beni unutma”lar dökülüyordu dillerden. "Hayır" dedi biri, "inme sen…ben inerim , sen git ve el salla…Söz, bu defa ağlamayacağım ardından..." ağlamadı da… Biliyordu ki hala aynı havayı soluyorlardı. Kabuslu bir gecenin ardından uyandı kahve gözlü yar .İçi yandı…eli telefona gitti..."Nerdesin, nerde…" Söz bitmişti o an. Yutkundu…sustu…Çoktan çıkılmıştı yola...Kapattı telefonu ve iki satır mesaj attı.
“İyi yolculuklar babacık” . Cevap geldi az sonra... "Hiç gitmemiş olmak için bilerek hoşçakal demedim yar, seni seviyorum" nerden alır ki kaynağını |
beklemeye değer...
sevgiler,
tebrikler..