ŞERİAT
BU ŞERİAT DEDİLER KÖTÜ NİZAM ALEME
İSLAM DIŞI EYLEYİP EKLEDİLER KALEME BU HALİ EYLEYENLER SANKİ BİRER SALEME HEPSİ DİNDEN ÇIKTILAR AMAN SAKIN ELLEME İSLAM SENDEN SEN İSLAMDAN OLMADIN HİÇ BİR ZAMAN ALLAH IN HÜKMÜYDÜN SEN HÜKÜM VERDİN HER ZAMAN KARA OLMADIN Kİ SEN PÜR PAK İDİN HER ZAMAN SEVMEYENLER MAHŞERDE EDERLER HEP EY EMAN! SEN GİDELİ BU MAHALLER HEPTEN VİRANE OLDU ORTALIKTA ÇAKALLAR HEPTEN AİLE OLDU KİMİ ÇALDI ,KİMİ DALDI BELALAR KAİM OLDU POLİSLER ŞAŞA KALDI ASAYİŞ ZAİL OLDU KESİLMESİ GEREKTİ HIRSIZLARIN KOLLARI TECAVÜZ EDENLERİN İDAMDI HEP YOLLLARI DÜMDÜZ ETMELİYDİ HEP NİZAMI BOZANLARI GELSE İDİN SEN POLİSLERİN JOPLARI ZORLA KAPATMAK YOKTUR ADALET HEP EGEMEN DİNDE ZORLAMA YOKTUR BUNU DİKTE EDEMEN NİZAMI GETİRECEK YEGANE TEK SÜPERMEN OSMANLIDA YAŞANDI BUNU İNKAR EDEMEN |
Arıyı başsız, karıncayı emirsiz bırakmayan Rabbimizin nebiler aracılığıyla insana göndermekle insanı sevdiğini gösteriyor ve ona en büyük nimetini sunuyor.
kâinatın sahibi kim ise, dinin sahibi Odur. Kâinatta gördüğümüz kanunları Koyan kim ise, dinin getirdiği emirlerin sahibi Odur. Yaratılış kanunlarmm yani "şeriat-ı fıtriye"nin Şârü kim ise, vahiyle gelen şeriatın Şârü odur.
İşte bunu tesbit için, "Din ve şeriat-ı Muhammediyede (a.s.m.) öyle bir ihata, bir ulviyet, bir hakkaniyet görünüyor ki, kâinatı halk ve tedbir edenin kaleminden çıktığmı gösteriyor" der Bediüzzaman Said Nursî. Ve işte bu yüzden, "İslâmiyet ve şeriat kâinatı kendiyle beraber tarif etmektedir."
Yani, şeriat ve kâinat ayrı değildir. Kâinatta iş gören yaratılış kanunları ayrı, vahyin gefirdiği emirler ve kanunlar ayrı değildir. İkisi bir bütündür. Biri birisiz olmaz. Gerçek veçhesiyle şeriat, bu bütünü temsil eder. Şeriat, "şeriat-ı fıtriye" ile vahiyle gelen şeriatı beraberce içerir.
İnsan, iradesinin söz konusu olmadığı yerde, zaten Allah'ın kâinata koyduğu nizama göre yaşıyor. Yememiz, içmemiz, sindirim, kan dolaşımı zaten Yaratanm ağza, mideye, kalbe, damarlara verdiği emirler dahilinde gerçekleşiyor. Kezâ, yürürken, otururken yerçekimi kanununa tâbi oluyoruz. Tohum ekip toprağı gübrelerken, yine yine o nizama uyuyoruz. Biliyoruz, "eken, biçer." Çalışıp çabalarken de o nizama, yani fıtrî şeriata göre hareket ediyoruz. Biliyoruz, "Çalışan kazanır."