Sen Gelince... (Gülce-Bahce)
Yıl
Beşyüz Yetmiş bir. Aylarından Nisan yirmisi. Haftanın günleri, Pazartesi gününde. Dünyaya sen gelince; İblis şeytanlar vahiy inen, Göğe ilâhi makama çıkamaz, Meleklerden haberler sezinleyip orda Casus olup aralarına yayamaz oldular. Sen doğar doğmaz, Orada secdeye gittin. Başın kaldırıp, Şükürler ettin Rabbine. O, anda İmanını Tazeleyip, Bir daha ikrar eyledi... Lâ ilâhe illallâh inni Resulullâh, Tevhidi ekber’i dil lisanıyla, Dedi kendisi; Mu’cizeyle Orada O... Muhammedin nuruyla, Yer ve gök aydınlandı. Beşer şaşırdı. Âleme Rahmetin sardı. Sen Gelince Yıkanaçaktın, Gaipten bir ses duyuldu, biz Onu yıkadık dediler. Göbeğin kesilmiş, sünnet olmuştun. Sırtında Peygamber nübüvvet mührün vardı. Açık yazı ile, İki küreğin ortasında, Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resulullâh vardı... Soyca insanların en şereflisi. Üç ve,Kırk, elli iki yaşlarında iken, Miraç da Melekler göğsünü açarak yardılar. Cennetten gelen,kab içinde suyla kalbini yudular. Önden gördüğün gibi, arkanı da görendin. Mübarek teri gülden, güzel koku verendin. Uzun kimse yanında, sen yüksektin onlardan. Kendisinin gölgesi, düşmezdi hiç yanlardan. Saygısından haşerat, üzerine konmazdı. Nurdan yüzüne gören, kimse doyup kanmazdı. Resüllâhım örnek, yaşadı biz ümmete, Ayağının yoluna, can kurban Ahmet’e. Gözün uyur uykuda, kalbe vahiy dolandı. Âlem senin aşkına, yaratılmış olandı. Âyşe Annemiz: Rivayetle dedi ki; Eğer Mısır’ halkı, Peygamber efendimizin, Yanaklarının güzelliğini işitip görmüş olsalardı, Güzelliği dillerde destan olan, Yusuf aleyhisselam ile kıyas etselerdi. O’nun için, Can ve bütün mallarını, O’nun uğruna Sırf güzelliğini görebilmek için saklanan Zeliha ya, Yusuf aleyhisselama âşık oldu diyerek, Kötüleyen o’M ısır kadınları, Resüllâhın parlak yüz alnını görselerdi; Ellerinin yerine bedenini keserlerdi de, Acısını duymazlardı. Demişti hani? Âyşe annemiz … Seni bilenler, eylesin üzerine selâmla du’â. Diyelim bizde âmin... Seni bilenler, eylesin üzerine selâmla du’â. Diyelim bizde âmin... |