Nûr Bebek
Baba Âdem’den yana ak pâk olan Nûr Bebek,
İnsanlar kaçıyorken, melekler öbek öbek; Altında ve üstünde, sağında ve solunda, Hem her iki yanında, soluğunda, yolunda; Dizilmişler hepsi de sanki birer divâne, Sen sönmeyen bir ışık ve onlar da pervâne. Yetim oluşun kader, sırrından bir parçacık, Bilerek yüz çeviren bir delidir apaçık. Seni bırakıp bulan, buldu nasibi neyse, Sensizlik ve nasip mi?... Bulunmaz neredeyse. Gelenler yanlarında döndüler bebeklerle, Bir anne kaldı yalnız, hısım kelebeklerle. Belki (Sen)den habersiz yakınında bir o var, Kucağında bir boşluk, (Sen)le dolana kadar. Melek yüzlü bir kadın, adı Halime Hatun, Seni görmeden Sana ezelden beri meftun. Gözlerinden semaya fışkırana o şahit, Güneşi utandıran gözler, açsan ne vakit. Göğsün bir gül bahçesi, bir fark ile âşikar, Ne çalı var ne diken, tâ ki ruhuna kadar. Her güzelin sebebi ve her sırra bahane, Asıl sır (Nûr Bebek)te, çünkü diyor sütanne: Gariptir, sol yanımdan beslenmedi Nûr Bebek, Hep sağ, hep sağdan emdi, sütten kesilene dek. Evvelin, bebekliğin ve bambaşka âhirin, Bâtınında neler var, böyle ise zâhirin. Ankara, Nisan 2011 |
Saygılarımla...