Dolaştığım Âlem
Dolaştığım Âlem
Türkiye’m, şehrini dolaşsam dursam Köyünü kentini seyrangâh kılsam Yudum yudum ruhuna akıp da dolsam Acep çıkar mıyım, vaktim ermeden? Seçemem ki yurdumda, nere varayım? Kırk yıl at üstünde yol mu gideyim? Yüreğim de her gülü, köşkünü kurdu Yazı tura atıp, atıp gideyim. Aşamadım, bir asır geçti aradan Ne dünyalar yaratmış Kadir Mevla’m Kandıkça, gönüller yitip gidiyor Kalbimin attığı gülistanlardan Yürek ateşidir, saran ufukları Seher yeli deldi karanlıkları Huzmeleri saçıldı şehirlerime Rengârenk yıldızlar aldı yolları. Vakit henüz başladı gün daha erken Yolculuk sürüyor sükûtu yerken Ne kadar hasretim, ne kadar susuz Yüreğim yanıyor, zaman donuyorken. Mavilerin en özgür kartalıyım ben, Yeryüzünün kralı aslanıyım ben, Gökyüzünden süzülen bir Anka gibi Sonsuz rüyasını yaşıyorum ben. Uçsuz gökyüzünü gezerek bugün: Deryanın dalgası bozkırın gülü, Rüzgârlar içinde bir saman çöpü, Güle âşık bülbül oluyorum bugün. Kuşluk vakti erdi, vardım ormana Sonsuz yeşillikler doluyor cana, Kükrüyorum ondan, ondan bu yana Aslan oluyorum güzel ormana. Nağmeler içinde, ceylan peşinde Şarıl şarıl sular; sular başında Serin, mavi, yeşil hülya içinde Adeta koşuyor, uçuyorum bugün. Hangi yana baksam aklım gidiyor Her yandan bir masal peyda oluyor Canı cezp ediyor, ruhu alıyor Diyarında sarhoşum, mutluyum bugün. Uzun uzun yollar, ormanlar aştım Tüm bahçelerinden akıp da geçtim Renkler rüyasından çıkmadan beri Bolu tünelinden girdik içeri: Azim dağı delmiş yapmış tüneli Köprülerle geçmiş azgın suları. Öğle oldu vardık Bolu Beyi’ne Soframızı kurduk onun yanına Asılar gibi değişen bu son haline Yandı içim yandı düştü yâdıma: İsen garip düşmüş hancı kovulmuş Dört yanı bir garip hava bürümüş Âşık âşık olmuş pulu yürümüş Medeniyet çökmüş çulu çürümüş. Burada ahi susar, eskiden başka Akçe ile güler, belki gelir aşka. Güneş parlıyordu, çıktım yollara Uzak olsun canım, bozuk yellere Selam verdim bile, selam ellere Geri sıra kalan yalan yollara. Gönlümü kuşattı hazin nağmeler Yükü gurbet olan vuslat sesleri Ve bitmeyen türkü ve akisleri; İçinde özlem var, içinde güller Bahtsızlara ağlar, karalar bağlar Uzun, ince giden, ırak yollara, Âşık Veysel gibi gerçek yollara. Anadolu ufkunda süzülüyorken Şehirleri gördüm, ne şehirleri: Evlerini kurmuş nice tarih var İçinde bir pınar bahçemi sular. O günden bu yana çok sular akmış Şehirler değişmiş şehirler akmış Kimi viran olmuş kimisi batmış Demirle betondan sergiler açmış İlerle ileri, hep ileri... Bazen cılızlaştı küçüldü yerleri Bazen bir gül gibi koktu illeri Dokusu küme küme şark şehirleri. Yeşiller büyüyor, yeşil küçülür Yeşiller sönüyor, griler büyür Mavi derinleşir, mavi açılır Bin bir çiçekli bu öz yurduma, Dört bucakta bin bir iklim serilir. Ormanlar, bozkırlar, nehirler geçtim Dağlar, sarp yollar ile savaştım Cennetine vardım, artık değiştim Güneşle yıldızla, ayla dolaştım. Az bir çile çektim; çoğunu uçtum Zirvelerde gökle, gökle buluştum Ufukları sardı ufuklarımı Ruhum ruhla doldu: yele karıştım Yana yana ben bu cana kavuştum. Bende her bir rengi bir nehre çıkar: Tabiat gülüyor, tabiat ağlar Yaşlarla doluyor, yaşlar boşalıyor Çılgına dönerken dalgalanıyor; Köpürüp köpürüp sonra diniyor. Bazen ses veriyor, bazen susuyor Sıcak, soğuk,... kuru ve ıslak oluyor. En sıcak günlerde duruluyor, Vuslatla coşuyor neşe yayıyor Saadetin en güzel bağı oluyor. Bazen kadersizi felek... Felek yıkıyor Depremler vuruyor seller alıyor Hasretle, soluyor, hüzün salıyor Ölürken doğuyor, doğarken ölüyor. Aydınlık içinde ve karanlılar... Her gün değişiyor; her gün dönüşüyor Âlem içinde âlem taşır âlemi Âşıklar gibiyiz, ezelden beri O bizde yaşarken, onda yaşarız Dünya meğer bizmiş buna şaşarız Onun her köşesi bizde bir kapı Gizli saklı sırra muazzam yapı Arayanlar buldu, aktı ruhuna Nehrini akıttı kuytularına Anladım sonunda, yolun sonunda: Devriâlem biziz, âlem de biz Dolaşılan biziz dolaşanda biz Başlangıç biziz ve bitişte. Samet Koman |