O AĞITLAR
[
Uyuyamamıştım ve şafak sökmek üzereydi, Sırt üstü yatmış, gözlerim gök yüzündeydi, Onlara bakıyor, düş kuruyordum Yıldızlar bir ora bir bura kayıyor, Bense onların en irisine, dilek tutuyordum. O gece, ne kadar da çok yıldız vardı, İrili ufaklı, sanki ışık gösterisi yapıyordu, O zifiri karanlık dehlizin içindeydi onlar, Esrarlı bakışımda, ürküten bir boşluk vardı, Hangisini tutmak istesem, o kaçıyordu. Gözlerim dalmış, bakarken yıldızlara, Bir atın nal sesleri yankılandı kayalıklarda, Öylesine hızlı, koşuyordu ki gelen o at, Sürücüsünün, kamçı sesleri, Nal seslerinden fazla ses çıkarıyordu orada. Bütün oba halkı, uyandı nal o seslerine, Yankı yapan, kamçı seslerine, Çıktılar kıl çadırdan, baktılar o at sürüp gelene, Soruyordu herkesler, birbirlerine kim bu ? Ellerinde fener, merakla baktılar o gelene. Çok geçmedi aradan, bir sessizliktir çöktü, Fakat kısa sürdü, bitti o sessizlik, Bir telaştır, başladı ortalıkta, Yankılandı ağlamalar, ağıtlar karşı kayalıkta, Sessizlik, yerini ağlamalara ağıtlara bıraktı. Oy diyordu, oy gitti anam, Gitti, gencecik yavru oy balam, Oy diyordu, oy gencecik kızan, Ocağım söndü, geldi bana yine o hazan, Oy dedi, oy gencecik oğlan, Ölüm, erken değil mi sana haydi kalk uyan, Göz yaşlarıyla, ağıtlar birbirine karışıktı. İşte, o anda çıkıp geldi çırılçıplak şafak, Yıldızlar, bir, bir kayboldu ağıtlar içinde ağlayarak, Hayalime, acılar bulaştı oldu yaslı sabah, Atlı, acı bir haber getirdi atı kamçılayarak, Ağıtlar önünde, diz çöktü zaman ufalarak. |
SAYGILAR...