G İ D İ Y O R U M...
varlığının gül kokan nefesi
teslim alır yokluğunda geçmek bilmeyen zamanın gurbet akşamına denk gelen koynunda yerini... sensizliğin sessiz çığlıkları duyulur zihnimin her köşesinde imkansızlıktan doğan yakarışlar çoğalır Tanrı’ya kaçarken tökezler binbir düşünce zihnimde biçare çırpınışların ayak sesi olur çarpar karşı kaldırımlara düşer yürek kenarından irili ufaklı cam kırkları acıtır içimi... avuçlarımdan dökülür sevdan karışır boynu bükük inci tanelerinin arasına kirpiklerimde sakladığım akıtmak istemediğim gözyaşım olursun hiç yoktan... kavminin idam gününe denk gelir gidişin yönü belirsiz bir rüzgar eşliğinde... dualar okunur cuma sabahından minareden yükselir ezan sesleri... bedenim sıkışır varlığınla yokluğunun arasına nefes alamam tek başına kalmış haldeyim nerde başlar bilinmez güneşe yeniden merhaba diyen sesim... bilinmez..! hangi umutlara gebedir aşılmaz bilinen yollar kulağımda yankılanır gitmekten doğan yürek sesim gecenin matemini örttüm sessizce üzerime hiç bir eşyaya dokunmadım geride onlarca anı bıraktım görürsün..! vaktin olup baktığında... hayatta fazla bir şey istemedim seni istediğim kadar... cesaretimi aldım yanıma beş para etmez aklımla çarpa çarpa duvarlara gidiyorum yalpalaya... fazla çabam olmadı sadece yürek sesimi dinledim sana kıymet veren budalayı beynimden kovaladım... bak şimdi..! herşey yerli yerinde mart ayı da zaten olursun eskisi gibi ayağı yanık dolaşır durursun pişman da olmazsın nasılsa akıllanmazsın adın üzerinde sokak kedisi... |
beş para etmez aklımla
çarpa çarpa duvarlara
gidiyorum yalpalaya...
hayatta fazla bir şey istemedim
seni istediğim kadar...
aslında en çok şeyi istedin bir çırpıda ...