AĞLARKEN DÜĞÜN GECESİNDE
AĞLARKEN DÜĞÜN GECESİNDE
Kapkara bulutlarla, yeryüzüne gazap dolu inerken, Kristal bir taş gibi düşüyordum gök kubbeden, Yedi renk cümbüşünde, devasa bir avizeden. İçim boşalıyordu, çocukların rüyada düştüğü yerden… Sen o düğün sarayında, işin özünü bilmeyen, Sırıtkan şahitlerin o yüksek huzurundayken, Ben, binlerce evet sesleri arasında, Bir türlü kenarına çıkamadığım, zihnimin havuzundayken, Sen düğün sarayında, baş aktörle dans ederken, Dışarıda kapkara bir bulutla beraber ağlıyordum ben.. Yetim gömleği gibi, yağmur suyuyla yıkanıyorken, Asit yağmurları iniyordu koca şehrin semalarından… Islatıyordu umutlarımı, hem de sicim sicim… ......onun için açmadı bu yıl, onun için mum çiçekleri Bil ki senin yüzünden parçalandı ozon perdeleri, Senin yüzünden değişti memleketin mevsimleri… Dört mevsimi sıralı değil artık yılların, Bu geceden sonra manası kalmadı yaşanmış anıların, Sen içine girmek üzereyken o bambaşka dünyaların.. Ben böyle umarsız bir günde yine, seninle dolu dualarım, Hep böyle şen olsun, göreceğin içinde bensiz rüyaların… Şimdi aklıma ne geldi biliyor musun? Eğer benden yana yapsaydın tercihini, Böyle devasa bir salonda düğün yapamazdım... Asla o değerli taşı alıp da tacına takamazdım.. İçimizde ukde kalırdı, bu kesin. Umarım bu asit yağmuru da, Düğünün bittiği yerde dinsin, kesilsin. Işıldayan bir çan gibi duran gelinlik kirlenmesin, Yedi renk cümbüşündeki tacında ışıklar kesilmesin… …..bu gece, bir gök taşıyla beraber atmosfere girerken Kapkara bulutlarla, yeryüzüne gazap dolu inerken, Kristal bir taş gibi düşüyordum gök kubbeden.. Yedi renk cümbüşünde, devasa bir avizeden.. Zekeriyya BİCAN |