Gül-i NâzÇiçek’lerin şâh ‘ı mısın be ey gül! Dikeninle düştün dilden dillere Mis kokunun tiryâki ‘si bülbül Nâr ‘ından tutuştu döndü küllere Gül-i nâz,ne istersin garip bülbül’den Aşk’ından kavrulmuş düşmüş yollara Yıllar yılı tükenmiştir derdinden Bî- çâre âşık ‘ın koma darlara Gül zâr’ından çıkmaz bülbül-ü şeyda Gül zâr’ın kendine mekan eylemiş Mis kokularından ilham alsada Kendi yazmış, kendi çalmış söylemiş Dayanılmaz işven ile nâz ‘ına Sevmiş bir kez seni neylesin gönül Dönüp baksan garibimin yüzüne Sevinç’ten coşacak bülbül Dilinden anlarsın vermezsin cevap Şakır şakır senden sevdâ dilenir Lâl olmaz dilleri, nedendie acep? Nâz’ına katlanır durur nicedir? “Âşık usandırır “ fazlası nâz’ ın Usanmadı bülbül keramet kimde? Gönlünü yakmıştır çıra’sı aşk’ın Sanırsın gül-i nâz kerâmet sende Müptelâ’sı gül zâr ‘ın rengârenginin Pembe gülün, siyah gülün, ak gülün Ayırd etmez her birinin dengi denginin Sarı gülün,beyaz gülün,mor gülün Bilmem “ kaç par eder “ o güzelliğin Dalında şakıyan bülbül’ün olsa “ Veysel “ doğru demiş “ kaç par edersin “ Bülbül’deki o aşk, o aşk olmasa “ Kayaoğlu “ istiyor gül ile bülbül Âşık-maşuk olsun birbirlerine Dİken’in ha bire batımasın gül Şeyda bülbül artık çekmesin “ çile “ Her biri nâm salmış, dillere destan Şair’den mısra’ya ve dilden dile “ Gül dalında öten bülbül’ün olsam “ “ Çile bülbül’üm âaaah! bülbül’üm çile ………. |