Ölümün Gölgesi Yokçünkü sen sevda şiirisin aynısını asla yazamadığım deli rüzgarların yaman esintisi gibi bitmeyen içlenme anımdasın içimde her gün dönümü bir ömrü bir damla suya bırakansın gözlerimde kıymet bilmeden bir emanet gibi gezdirdik bu canı sevgiden yoksun kalbin sahanlığında izbelik arayan uzak diyarların göçmeni ve pürürssüz gecenin hıçkırığı ağırca dolanır ayaklarıma ilk adımı bahşeden sonra sokaklara haykıran yağmur olup nemli kaldırımları denize döken ve dudakları titreten usul bir uğultuyla giderim bir gün öldüğümü anlıyacaksın acıyacak canın çöker yüzüme yavaştan bir gece yorgunluğu unuturum yok saymayı denize yaslanan yorgun adalar gibi yıkık viranenin tozlarından dağılmış taşlarından bile duyulmaz sesim hüznü semiren şiirlere dalarım geriye sadece yaşattıkları kalır yaşamın oysa yürek ufkuna uzanır mühri gözler döken mesnevi bir el uzanır geçmişin bulutlarından düşen rüyaları kaldıran sıcakken tuttuğum ellerimdesin hazan düşen ömrü kucaklayan yürüterek geçmişi ve sonra dağıtan hayat ne kadar varsan okadar yoksun şimdi yolun başına dönmek bir hayal düşü ne sevmeler ne aşklar iyilikler ecesinin kanatlarında yenildiler toz duman olup birer birer kıyametin boşluğuna düştüler bir nefesti yaşam bir defada üflenen ölümü üşütmez mi yırtık sevdanın yamasından sızan esinti ve kanat kırılması değil mi veda uçarken yalnızlık ovasına oysa son nekadar da yakın insana şimdi yıldızlarla hüznü dans edenim semada yorgun ki sen demez miydin hep ölümün öldüremediğini öldürendir gözlerin ah hüsnüne bir daha çevirsem gözlerimi kelebeğin son elvedasıyla ölür müyüm sevgili... |