İki kardeş idik, vardık bir suya,
Suç çağlarken alttan olanlar oldu,
Ahmet düştü suya, çarptı kayaya.
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin mi sen, benim sevdiğimi.
Canım ciğerimdi, benim Ahmet’im,
Çaldın onu benden, tutmaz dizlerim,
Ben şimdi neylerim, oğlum özlerim,
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin’ mi sen, benim sevdiğimi.^
El
bebek gül bebek, iki gözümdü,
Aldın Ahmet’ mi, murat sözümdü,
Ermedi murada, bu da düğün’ mü?
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin mi sen, benim sevdiğimi.
Canım ciğerimdi, benim Ahmet’im,
Çaldın onu benden, tutmaz dizlerim,
Yaş dolu gözlerim, hep onu özlerim,
Ne yaptın azgın ırmak Ahmet’imi,
Bilmedin mi sen, benim sevdiğimi.
Doydun’ mu oğluma aldın da benden,
İstemem bir tas su, versen de senden,
Yolum
cennet olsa, geçmem üstünden,
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin’ mi sen, benim sevdiğimi.
Gün geçmez ağlarım, gözlerim yaşlı,
Yol vermez deren var, her yerin taşlı,
Bir Ahmet’im vardı, hem kara kaşlı,
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin’ mi sen, benim sevdiğimi.
Aklıma gelir Ahmet’im dün gibi,
Sanki karşı dağdan,
doğan gün gibi,
Ahmet’im nerdedir, o daha bir sabi,
Ne yaptın azgın ırmak, Ahmet’imi,
Bilmedin’ mi sen, benim sevdiğimi.
Şiirin, hikayesi.
-Yıllar önce günlerden bir gün, şehrin birinde yaşayan iki
kardeş bulundukları mağaralar ve taşlarla dolu alan şehrin kuzeyinde bulunan mağaraları merak ederek, ellerindeki el fenerleriyle mağaranın içine girerler.
-Her ikisi de, oldukça yaramaz olan bu iki
kardeş ailelerinden habersiz olarak geldikleri bu mağaranın içinde bulunun, bir delikten aşağıya doğru çağlar öncesinden kalma olan taş merdivenlerden aşağı doğru, ellerindeki el fenerlerinin yardımı ile inerler ve ine, ine bir yer altı ırmağının başına varırlar.
-Aşağıdaki su hem soğuktur, hem de şelaleler yaparaktan yerin derinliklerinde akıp gitmektedir.
- Olacak bu ya, iki yaramaz
kardeşten biri olan Ahmet’in, ayağı birden kayı verir ve Ahmet aşağıdaki yer altı ırmağına düşer.
Ahmet’in
kardeşinde bir telaş başlar. Hızlı adımlarla elindeki el fenerinin ışığında yukarı çıkarak koşa, koşa evlerinin yolunu tutar.
-Bir müddet orada olanları ailesinden korktuğundan, ailesine söyleyemez ama onun yüzlerindeki korkunun ifadesinden bir şeyler olduğunu sezen bananın sıkıştırması ile olan biteni
babası öğrenir.
-Annesi öldüğünden şüphelendiğinden ağıtlar yakarak dizlerini döverken, serinkanlı
baba ise, derhal belediye b
aşkanını arayarak, Ahmet’in düştüğü yer altı nehrindeki o suyun çıktığı yere aceleyle giderek, nehrin şehir merkezindeki çıkış kapısından ışıklar ve botlar yardımı ile mağaranın derinliklerine doğru giderler.
-O günlerde o yer altı nehrine, turistik bir görüntü vermek için ve ziyaretçilere açılmak üzere nehrin etrafına beton yollar yapıldığından, o yol üzerinde içerlere yani dağın altına doğru biraz gidince Ahmet’in yaralı bir vaziyette bir inşaat kalıp tahtasına sımsıkı yapışmış olarak donmak üzereyken onu bulurlar...
-Ahmet kurtulmasına kurtulur amma, gözü yaşlı telaşlı
anne, başına toplanan halkın içinde ağıt yakmaya devam etmektedir.
-Daha sonra oğlunun donmaktan ve
ölümden kurtulduğunu örenen gözü yaşlı
anne, mutluluktan hemen kurban adar ve daha sonra bunu yerine getirirler.
10 Şubat 2011-02-10
A.Yüksel Şanlı er
Antalya