KÜSTÜM
ana bir gül verdiler aç diye
Dikenini yüreğime soktular Söyleyemedim ağrımı kimselere Solmamış kokulu Çiçeklere Susarak küstüm Ülkemi sevdim, bayrağı, insanları, hayvanları Hatta aşkın kendisini sevdim Yardım etmeyi, paylamayı sevdim Akrabalığı, dostluğu sevdim Ben sevdikçe hep yanlış anlaşıldım Deli gibi Sevmekten korkarak küstüm Benim duygumda, fikrimde, yazımda, Şiirimde, kitaplarımda ve gönlümde Satılacak kadar ucuz ve lekeli kumaş değildir Satacak kadar hiç değildir Kağıt parçacıkların üzerine tükürükle Yazarak küstüm Müfettiş amcalardan korkutuldum Okul koridorundan soğutuldum Beş yıldızlı göstermelik karneler aldım Hayat üniversitesini unutturuldum Anı defteri üzerine geçmişi sorgulayıp Ağlayarak küstüm Senarist gibi yazdılar Seçmek hakkı bile bırakmadılar Yönetmenin karşısında oynattılar Benimle oyun oynayanlar Oskarını öbür dünyada Büyük törenle elimden alırlar Sahnenin arkasındaki kara perdeye İsyan ederek küstüm Dişim sızladı taşa koydum Gönlüm ağrırdı saçımı yoldum Vicdanım inledi başımı dövdüm Mazim ağladı geçmişime sövdüm Kalbim kırıldı şiirle söyledim Dünyanın tadını almadan Acı çekerek küstüm Özledim karşılıksız sevdamı Onun yüzünden özgürce Sabaha kadar kafayı çekmeyi Deryalara boğulup gözümü kanatmayı Bırakın gayri giysiyi Yiyeceği gezip tozmayı Ne haddime benim Sahilin yalnız esen Sert rüzgarında nefes almamayı Özleyerek küstüm Hayatı benim üzerime kuruyorlar sandım Geriye dönüp bakınca anladım Geçmişime içil içil ağladım Dimdik ayakta duran Dağa baş kaldırarak küstüm. |