Susmak, Sana Konuşmaktır...
“Seni sevmek;
Sensiz uykulara uyumamak/mış, Ve sabahı edememekmiş, Sen olmadan…” Aklıma kazınmış her saniyesi yaşadığımız an’ların Ve yüreğime/de. Uçurtmasını kaybetmiş çocukluğuma, Bir armağan gibiydin.. Sevdim, Sevindim, Göz kapaklarımda misafir hüzünleri terk ettim birer birer.. Gözlerinin kahvesinden kendime düşler ısmarladım, Hep.. Tenimin çatlak surlarında gezinen parmakların Yüreğimi itinayla kuşatmış hiç bilmeden… Sana gel demem de ondandı, Yüreğimin işgalcisine bırakmalıydım, Kendimi… Boğazın da asılı bir aşk düşecekti, İstanbul’dan payımıza, Ellerimi açtım… Kirpiklerimden bir salıncak yaptım, Güze merhaba diyen çocukluğuna Sonra, Sonra sen arkanda gözlerini bırakarak, Beni bu kent’e emanet edip “gidiyorum” dedin.. Bastığım her kaldırım senden bir iz taşıyor artık. Ellerim de uykusuz sabahlarım var, Ama sana, Nefesim de buğulanan özlemler biriktiriyorum… Hani gelsen, Belki de yenileri eklenecek sözlerime, Ama gel/sen… Sağır kesilmişti ya söylemeye utandığım kelimeler, Şimdi avazım çıktığı kadar bağırıyorum “Seni seviyorum” Ne kadar yalın, O kadar sıcak… Seviyorum… Komşular seni soruyor, Durup durmadan.. Gelecek diyorum, Belirsiz bir zaman aralığında, Uzak bir yoldan, Uzak bir kentten… Yalnızlığıma, Aşkıma, Sonsuzluğuma… Bilmiyorsun ki; Sağnak bir halde özlüyorum seni. Bilsen, Koşar adım gelirdin, Sensizliğime… Bir yanı sen kaplı Çizikler atıyorum dudaklarıma… Çünkü; Senin kadar hiçbir şey yakışmıyor dudaklarıma, Aynadan bakarken bize… Evet özlüyorum; Napayım, Sensiz yaşanmaya değer değil işte hiçbir şey… Bilmelisin, Dün’üme ait edemem seni, Nefesin de büyütmek istediğim onca şeyin arasın da, Bir de küçük bir kız çocuğu saklıyorum… Gamzelerinden düşen gülüşlerin uykularımı solluyor… Dinle; Sensizliğin la sesi, Kulaklarımı tırmalıyor… Diyorum ya, Gel/sen, Sadece, Gelsen… Biliyorsun; Susmak sana konuşmaktır, O yüzden sana hep susuyorum… Özgür Havuz (gri) / Mutluluktan ölmek üzere… |
ölmek için ne güzel bir sebeb bulmuşsunuz...
hayran kaldım ...