HENGÂME
Fırtınanın içindeki yalnızlıkta
Bir, adam kadınına savruldu Bir, kadın adamına… İstek dışı sarılmalar Gözgöze getirdi birbirlerini… Sanki asırlardır konuşmamışlardı, Sanki hiç tanımamışlardı birbirlerini. Hayatın kara bulutlu yağmurları, Dökerken pembe şemsiyelerine Yağmurlarını… Onlar, olup biteceklerden habersiz, Bilmeden bunca sevdiklerini Gönül eğliyorlardı birbirleriyle… Çatlak sesleri çocuk sesleri kapatıyordu; O, cıvıl cıvıl çocuk sesler… Onlarla unuttular farklılıklarını, Onların varlığıyla unuttular kendilerini. Bir zaman sonra kalabalığın içinde Yalnızlık, “ben” diye kıvranmaya başladı… Dört bir yana baktı farkedilmek için… Olmadı, yaprakların arasındaki gönlünü Ne duyan ne de gören vardı. Bir çok fırtına geldi geçti, Yağmurlar kurudu iz bırakarak kumaşlarda… Taştı gönül bardağı son damlayla. Ayna karardı, Güneş yok oldu, Gözyaşı saklandı, “ben” şaha kalktı… Eridi çatılardaki karlar gibi Yüreğin buzları. Damla damla aktı yollara özgürlük… Geride sadece uyurken Duvardaki badanayı yaralayan Saatin izleri Ve pişmanlık kaldı . 9.1.2011 SERAP DEMİRTÜRK |
getirir deyimleri nede güzel örtüşüyor şiirle..
Yaşanmışlıkların içerisinde vefa yoksa, saygı yoksa
ve egolar ön plana çıkıyorsa, özgür olma duyguları
tabiki kabaracak, bu eşyanın tabiatında var..
Güzel vede anlamlıydı kutlarım sizi vede bu nadide eserinizi tebrikler..
yunus karaçöp..yudumyunus