SON KASIMPATI....
Günün biri, birin bir eksiği.
Şehir kahvesi, tavla şakırtısı, fikir uğultusu. Hâli dilinde, yorgunca bir fakir. Gün batımı, yağmur kaçağı, kahve düşkünü. Ilişti bir masanın ucuna, Sigara dumanından bir resim çizdi. Ateş kızılı, gül beyazı, katran karası, nazenin bir göz ilişti can evine. Hâl ehli, kâl ehli, yol ehli. Bir yudum çekti kahvesinden. Gülen göz, söz oldu. söz ise köz. Durmadı fakir, közden bir cigara yaktı. Kasımpatı, Bayram arefesi, güz yangını. Fısıldadı feryadını onu tek duyana. Yalvara yakıla, kaynaya köpüre. Gülengöz, mehtap misali inceldi tevazuundan. Şavkı sardı da denizi, Gitmedi.., kalamadı... Başını kaldırdı Gülengöz, yanan öze dur dedi. Yer yarılması, toprak kayması, kalp sancsı. Oysa bir nefescik anca çekmişti fakir, Dudakta ki cigara ve yanan zamandan. Bir nefes, tek arzu, son Kasımpatı. Hayalleri kucağından dökülürken geriye baktı. Çöl sıcağı, kum fırtınası, kapı arkası. birden bire, geceye döndü sararan zaman. Kalan tek cigarası söndü yağan yağmurdan. Bülent ÖZBEK |