KERKENEZ’E ÖZLEM
Türk Edebiyatı’nda pek çok şair yöresindeki dağ ile eşleşmiş bütünleşmiştir adeta. Şehriyar da İran Azerilerinden olup "Heyder Babaya Selam" şiiriyle Heyder Baba Dağı ile meşhur olmuştur. Bize de yöremizin dağını -küçük de olsa- anlatmak düştü bir zamanlar ne şirin bir beldeydi. Yukardaki resim gerçek Kerkenez Dağı’nın resmidir ve bu şiir gurbette yazılmıştır.
—Şehriyar gibi - Heyder Baba, Kerkenez’in bir eşi KERKENEZ’E ÖZLEM Göğsü çimen başı duman Kerkenez! Dost vefasız, geçti zaman Kerkenez! Bir selam sal aman.. aman Kerkenez: Yozgat-Sorgun ovasında oturup Burcu burcu güllerinden yetirip… Kerkenez’in karşısında köyümüz Eteğinden, koyağından suyumuz. Gaham, hısım, emmi, bibi, dayımız Orda bir köy, uzak kaldım ben ondan Çocuk oldum azık aldım ben ondan. Yaş yaşarım, çocukluğum özlerim Eskilere dalar gider gözlerim. Belki size garip gelir sözlerim Öküz güdüp at binmeyen ne bilsin Kerkenez’e hiç gitmeyen ne bilsin? Çatal Pınar gürül gürül çağlar mı? Konu-komşu iyiler mi, sağlar mı? Özlediğim; bahçeler mi, bağlar mı? Bilmem benim, yüreğimi ne yakmış Kim gönlüme bu sevdayı bırakmış?! Tozlu yolda yalın ayak yapıldak At yapmaya ağaç kırdım dal budak Kamçı vurdum, ay dönderdim, bir çomak Çelik yaptım, deynek kestim oynadım Eşme eştim, bunguldedim, kaynadım… Bağ bellenir, asma-kütük budanır Büyük küçük herkes işe dadanır Düşünürdüm; yol nereye dayanır “Ben de” derdim: “Bir büyüsem… dağ aşsam Kerkenez’e koşup gitsem ulaşsam.” Hasankâ’de suya tumup çıkardık Oluğunda yüzümüzü yıkardık. Göl tutardık derya-deniz.. bakardık Kerkenez’den sel gelir de götürür Ekinleri, ağaçları yatırır… Kar yağdımı Kerkenez’in sırtına Yol kapanır köyü basar fırtına, Mehtar Dayım keklik, tavşan ardına Düşer gider; kara kışa aldırmaz Oğlu Salif, konan kuşu kaldırmaz… Çil keklikler kara batar kaçamaz Kara kazlar, kanat vurup uçamaz. Aklı esen Kerkenez’den geçemez Bir koca dağ! Kurtları var bekleyen Kurtlarını kayalarda saklayan. Arabaşı yapın bu gün yutalım Çorbasına acı biber katalım İsterseniz bir de güreş tutalım Zıllımasın gobağ gune gelenler Bilir bizi töremizi bilenler. Kerkenez’den bir yel esse duyardık Toprağını oylum oylum oyardık Üzümüyle, armuduyla doyardık Niye saldın gurbet ele, sen bizi Felek niye etmiyorsun şen bizi? Kerkenez’de mantar biter kaynardı Kalahkman’da kızlar hotahk oynardı Kazanlarda bodu, culuhk kaynardı Ağriceye çıkan var mı komşular, Boztepe’ye bakan var mı komşular? Yeşerdi mi Kuzu-Oğlak deresi? Alındı mı gelin kızın töresi? Silindiyse kazanların karası Ocak kurun bir kenarda aş pişsin Acıkmıştır, ırgat gelsin kapışsın. Bahar ağzı eşme gözü açanlar Yağmur yağıp haymalığa kaçanlar Kerkenez’den kaynak suyu içenler: Huzur dolu bir hayata yettiler, Koydu bizi hengâmeye gettiler… Bağda yatar kaysı dibi beklerdik Kerkenez’de gül biterdi koklardık Erinmezdik, gün aşırı yoklardık Gide gele yol ederdik dağını Yol ederdik Kel Şevket’in bağını. Bulgur kaynatırken koca karılar Masal söyler: “devler, cinler, periler…” Çul sermeye dama çıksa huriler Ben de gelip bir ucundan tutaydım Döşek serip dam başında yataydım. Aşşağlarda bostan yeri olanlar Gün doğmadan yolu ele alanlar. Koyunları sağsın evde kalanlar Çocuklarla bazlamayı göndersin Gün batmadan sergiyi bir döndersin. Çiğdem kazdık kiskicinen bozlarda Şibi gibi çimdik çıktık özlerde. Aha geldik, gidiyoruz bizler de… Hey Kerkenez! Uşahklara çiğdem ver Alıç, ahlât, erik, kiraz, badem ver. Bin bir çeşit meyve orda yetişir Eteğinde koyun kuzu katışır Akşam olur gün ufkunda tutuşur Kerkenez’in güne bakan yamacı Yamacında az mı yedik omacı? Düzlüğünde atlar kişner tepişir Tepelerin bulutlarla öpüşür. Goynağamiz sırtımıza yapışır Toprağına karışmıştır terimiz Kerkenez’de oymak oymak yerimiz. Esme Emem sacda çörek yapardı Anam durmaz sağa sola kopardı. Zengin, fakir herkes ondan kapardı Arife’de camii önü beklerdik Her çörekten ölmüşlere pay verdik. Kapılarda kilit-kürek olmazdı Altın olsa kimse bakıp almazdı Komşu hakkı üstümüzde kalmazdı Sevgimizi diri tutan hak idi Gönlümüzde kemlik, garez yok idi… Bayram olur papıkları giyerdik Gölge gibi kapılardan siyerdik Şeker alır oracıktan tüyerdik Bir destandı çocukluğum tez geçti Kerkenez’den nice bahar, güz geçti. Düğün varsa oğlan-uşahk canlanır Davul vurur harman yeri şenlenir. Halay çeken yiğit köyde ünlenir “Hele heey!” der, sevdiğini seslerdi Toy gönüller ne sevdalar beslerdi. Gelin kızlar yunak yurdu yunakta Havuz Başı, Salim Bey’in Konak’ta. Çalma, pekmez, çökelik var çanakta Ağzımızın tadı vardı bozuldu Koylü komçek Almanya’ya düzüldü. Şarkadalık yaptık gezdik, itlerle Kelek yolduk üstün örttük otlarla Harman vakti düven sürdük atlarla Çeten çeten saman yostuk güz geldi Dayak yedik, azar duyduk, az geldi. Yayık yayar sütten yağı ayırır Emiş Ebe öz torunun kayırır. Bir dürümle karnımızı doyurur Acı yağı bulamazdı çoğumuz Ne hoş idi o yoksulluk çağımız. Kerkenez’in adı-sanı duyulsun Koyun kuzu, dağ ardında yayılsın. Akşam olsun inek dana sayılsın Eksik varsa sığırcıya aratsak Bulamazsa, kurt ağzı mı bağlatsak?! Çıka ine Kerkenez’in başına Aşna olduk toprağına taşına Ayrı düştük bak feleğin işine Ayrı düştük dost, arkadaş, sıladan Kurtulmuyor hiç başımız beladan. Sürü sürü koyunların yayılır Tongurdağın sesi köyden duyulur Çoban dağa yaslanınca bey olur Beylik ata bey olmayan binemez Dirlik olan yurda baykuş tünemez!.. Hey Kerkenez! Senden geçen, ni’coldu? Dedem-atam suyun içen, ni’coldu? Dünya nedir; konup göçen, ni’coldu? Nice yiğit sana geldi dert döktü, Eteğinde ocak yaktı, yurt dikti?! Kerkenez’i her anışta gurbette Baş belası gönül kalır hasrette. Hele gönül.. hele biraz sabret te Bilmem niye burda ayak sürüyom? Düşlerimde Kerkenez’i görüyom!.. Kendim bildim; sevgi derdim-deşirdim Gurbet gezdim ham gönlümü pişirdim. Hayalimi Kerkenez’e düşürdüm; Yüreğimden geçenleri duyarak Söz söyledim yüreğime uyarak. Güzellerin bağ bozmaya gitti mi? Dar peceden eğri duman tüttü mü? Hey Gafleti! Sözün var mı, yetti mi? Hayıflanma Kerkenez’e varırsın Kerkenez’den bakar köyü görürsün. 05.05.2008 Mahalli Kelimeler: Tummak: saldırmak, dalmak, girmek Ağrice: Eğrilce, hıdrellez günü, bahar bayramı. Bodu: Kümes hayvanlarından kaz. Şibi: Ördek Culuhk: Hindi. Hotahk: Taşları atıp birbirine vurdurarak oynanan bir çeşit oyun, Omaç: Yufka ekmeği, yağ ile ufalayıp yufka ile dürüm yaparak yenilen çoban yemeği. Zıllımak: Oyunda mızıkçılık, oyun bozanlık yapmak. Gobağ gune gelmek: Göbeği güneşe gelmek, sırt üstü yatmak, güreşte yenilmek. Goynağamiz: Göyneğimiz, gömleğimiz. Papık: Naylondan yapılmış delikli yazlık ayakkabı. Tongurdağın: hayvanların boynuna takılan zil. Şarkadalık: Yaramazlık Çeten: Saman taşımakta kullanılan at, öküz arabalarına kurulan düzenek. |
Var ol üstadım.
Şööööyyyle çocukluğumdan bu yana bütün ömrüm gözümün önünden geçti.
Eskileri andım.
Müthiş güzel bir eser olmuş.
Herder Baba'dan hiç aşağı kalmaz.
Yüreğin dert görmesin.
Selam ve saygılar. Hayırlı bayramlar.