çağır beni
Isırgan yanığı ellerimle, siliyorum yüzümü
Yokluyorum gözlerimde misin diye? Bu yokluk, yokoluş değildi içimde virane bir şehir Her lahza mevsim kış Ve saçaklarında ölüyor kuşlarım Uçur gönlünden bir avuç duayla selamı Konsun pervazlarıma Nemenem bir iştir bu ayrılık Bilemedim Öksüz gibi okşa başımı Yaslasam dizlerine damla damla sızımla, yüreğimi Toprağından aldım Yerine bir demet nergiz bıraktım Yine gelirim Yeniden kuyulardan seslenirim sana Yine sarmalarım seni, kapanarak toprağına Özlemin can kırıkları! ... Bir buse-gâh koydum başucuna Ömrümün kıtlık zamanı sevgili Sensiz düşmüyor baran yamaçlarıma Nehirlerimin suyu çekildi Bir nazar eyle Düşümde vuslat bulsun ruhum Doyur açlığımı Bitkinim Bu tavaf Bu ceza Bu dumurluğum Bu fakr-ı hâllerim son bulsun Kuşların gagasından almıştık sevda mektublarını ’canımın içinde can’ diye başlayan Ram olduğum, kuşlar uğramaz oldu yurduma Oysa biz de; ’nun, kalem ve yazdıklarına and olsun ki ’ demiştik Yürek şehirlerim terkedilmiş diyarlar gibi Çığlığım yusufî kuyularda, nereye baksan züleyha Kınaları yoğurduğumuz tas karşımda, bir de toprağın Kurşun yemiş ceylan gibi Gözlerimde yaşlarla tenhalara kaçıyorum Buralarda mevsim hala kış sevdiceğim Duldalıklarda ölü kuşlar Toprağın altından çıkamayan nergizler Oralarda mevsim ne? Güneş orda da doğuyor mu? Sen de özlüyor musun beni? Ve çağır artık Çağır beni Çağır ey sevgili! |
kutlarım...