Ucu Yanık Mektup Taşır Turnalar
Buzlu dağların en yükseğine sevdalı tuzlarımı serptim ;
su oluyorken aysberg dağım yanıyor içim , çoşan kelimelerim arasında sen gönlüm sen , suyun içinde geçmişim çoşmuş sensiz selim , sürgünler diyarında hızla geçip gidiyor zaman renksiz hayatın siyah beyaz karelerine tutuluyorum , nereye dokunsam gene sen çıkıyorsun karşıma , bulutları düşürüyorum beyazlarımda sen , gönlüm baharda yeşermeyi bekleyen bir deli içimdeki şair kelimlerimi uçuruyor , anlayan yerimden acıtıyor ilk mısrada tanıdığım ben , beni derinden delecek sözlerim işte ben, bana ben , yağmur düşürüyor damla damla ıslak kelimelerime , kapına gelmiş kul misali geçikiyor sabahlar kapılar kapalı pençeresiz toprak ufkuna açık , avuçlarıma kırmızı çizgilerin kanıyor, — ” ey çiçeklere yayılan son nefesim ! günah nedir bilmeden, feryat ediyor hüzünler, sorgu nedir anlamadan, gülümsüyor mavi gülüşler, .ayak seslerimin çıplak ölümle can çekişen sessizliği , ah adını semaya yazdığım mavi suyum , kaderimmisin ecelimmisin nesin sen ! çok özlüyorum , kuş kanadından ucu yanık mektup taşır turnalar, yanık selam getirir yardan , uçun turnalar ; tüy kanadından selamın aldığımı söyleyin yare , pençere kenarında yarsız, , yuvasız bir kuş bekleyişlerime/, kollarıma yuva çiçekleriyle çıkıp gelse , kalbinden kalbini yedirse elleriyle ey ince nazım ! avuçlarımda aynalar sabret bitmez donmalar , asılmayı bekleyen idam mahkumunun yolları aşktır ey gönlümün takvimine şir olan yazgım ; düşünsen sende sürdüm toprağın en bereketlisini , nimet gibi başaklandın mukaddes su gibi kutsandın kuşlarda sesim oldun şayet birgün sesim gelmez ise , toprakla nişanlanmış ruhumun suskunluğuna ses ol , bilki mahşerde kayıpsızlığa düşmüş sesini arıyor olacağım , bilki ucu yanık mektup taşır turnalar . Gülay GÖKTÜRK |