BAŞLAR AY DOĞARKEN
seksen yıllık zindan
olmuş beş yıldızlı han four seasons ışıklar içinde tek kişi beşyüz diyor görevli sekizyüz ödüyoruz iki kişi endamı düzgün bir sevdada uzun boylu oyalanıyor gece Fethi Naci silmeye çalışıyor duvardaki kanlı izi Türkali’nin sesi avluda ’güvercin sesi çocuk sesi tren sesi parmaklıklara yakışmayan ne varsa burada’ yoksul mapuslar uyurmuş pahalı odalarda gürültüyle aralanıyor kanatlı kapı elinde bir kağıt Deniz öfkeli kol altlarından sürüklüyor Nazım’ı zincirleri gözlerim arıyor Kemal’i Nesin’i Belli’yi bir görünüp bir kayboluyorlar dar ağaçları kurulan bu avluda bu şık restorantta gözlerini arıyorum korkarak gözlerin okyanus derin tenin toprak ve belki de sıcak bir şarkıda susturuyorum çığlığını yıldızların ’başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın’ Türkân Böcü |
eskilere dairdir herşey, çok eskilere,
kutlarım kalemi.