PEYGAMBER KOKULU SEYYİD HÜSEYİN (KERBALA NIN ACI HATIRASINA)PEYGAMBER KOKULU SEYYİD HÜSEYİN Reyhanım derdi Resulallah efendimiz Onlar benim reyhanım. Bir gül gibi koklardı ciğer parelerini.. Birini bir dizine oturtur,diğerini öbür dizine ‘’Hasan ile Hüseyin cennetlik gençlerin seyyidi dir’’derdi. Ağladıklarını duyduğunda yüreciği titrerdi... Bir gün Cebrail , Masum Hüseyin in şehide dileceği Kerbela topraklarından bir avuç getirip,eline vermişti ulu Resulu un. Merhameti büyük dede toprağa bakıp bakıp, Daha altı yaşındaki Hüseyi ni için sağlığında iken gözyaşları dökmüştü. Hanımı Ümmü Seleme validemize ‘’Al bu toprağı bir kasede sakla, Ne zaman ki toprak kanlanır,bil ki Hüseyin şehid olmuştur.’’demişti. Doğduğunda yüce Resul kulağına ezan okumuş,kamet getirmişti. Akika kurbanı kestirmiş, Daha bir haftalık bebe iken sünnet ettirmişti. ‘’Ben Hasan ile Hüseyi n i seviyorum.Allahım sende onları sev’’buyurmuştu. Hasan ciğeri yedi,Hüseyin ciğeri altı yaşında iken, Merhametli dede torunlarına doyamadan, Bu dünya ya veda edip gitmişti... Kuzusu Fatıma da bu acıya dayanamamış, iki buçuk ay sonra Daha yirmi dört yaşında iken bu dünyadan göçmüş, Ciğer pareleri Hasan ile Hüseyin i niyetim bırakmıştı. Tıpkı babası yüce Resul un altı yaşında anasız yetim kalması gibi.. İlmin kapısı,Allah ın arslanı Hazreti Ali Yavrularını bağrına basıp acılara gömülmüştü.. Hem büyük bir Resulu kaybetmenin hem de Yavrularının anasını kaybetmenin derin bir hüznü içerisinde. Yıllar geçti aradan hem de çok uzun yıllar, Şah-ı Merdan Ali Kufe de bir camide şehid edildi. Yetmedi. Kufe doymuyordu can almaya, Kufe entrikalarla doluydu. Kufe yeni canlar almak istiyordu. Kufe peygamber kokulu Seyyid Hüseyin i bekliyordu.. Kufenin az kenarında bir yer..Kerbela , Canını almak için Can Hüseyin i bekliyordu. Davetler geldi Kufenin ileri gelenlerinden, ‘’Gel bize baş ol,Ey Seyyid Hüseyin ‘’denildi. Gitme dediler O na yakın akrabaları,dostları, gitme! Güven olmaz dediler, Orası Kufe can alır dediler. ‘’Hiç olmazsa aileni götürme’’ dediler, Dinlemedi peygamber kokulu Seyyid Hüseyin, ‘’Takdirden öteye geçilemez’’dedi. Şehadete yürüdü Mekke sokaklarından Kufeye doğru.. Onlarca kişi,çoluk,çocuk,,düştüler yola. Çölleri,vahaları aşıp ta gittiler. Bir Muharrem ayında Kerbela ya yettiler.. Yezid in Kufe valisi İbni Ziyad Onları bekliyor,hem bekliyor ,hem de diş biliyordu.. Peygamberimiz torunlarına ‘’onlar isyankardır’’diyordu. Kumandanı Ebu Vakkas oğlu Ömer e emreyledi Mübarek kafileyi Kerbela çöllerinde sanki hapsetti. Peygamber kokulu Seyyid Hüseyin; Bırakın geri döneyim dedi. Olmaz dediler. Bırakın Şam a gideyim dedi. Olmaz dediler. Bırakın güvenli bir bölgeye gideyim dedi. Olmaz dediler. O mübarek insanlara Kerbela çöllerini dar ettiler. Günler geçti.Ne zorlu günler,ne zorlu geceler... Bir damla suya hasret kaldı bebeler. Hainler karşıda akıp duran koca Fıratt tan Bir damla su bile vermediler. Bir Aşure günü,Muharrem ayının onuncu günü Yıllardan altıyüz seksen idi Bir mübarek Cuma günü Başladı onlarca insan çölde peygamber çiçeklerini koparmaya. Birer birer soldu Peygamber kokulu Hüseyin in can dostları, Birer birer şehadet soludu Kardeşi Hasan ın yetim evlatları. Birer birer kırıldı can evlatları,amcası çocukları. Ve bir zaman geldi,yorgun düştü kılıç sallamaktan, Dizleri üzerine çöktü,toz duman içindeki Kerbela çöllerine. Bir buçuk yaşında ki süt kokulu Ali’si ni nı aldı kucağına Öptü,kokladı onu yorgun gözleriyle .. O an bir bahtsız ,bir ok yolladı Yorgun babanın kucağındaki masum bebenin tam boğazına.. Ve kanla doldu şefkatli elleri Can Hüseyin i min Yürekleri dağladı haykırışı Ablası Fatıma nın,halası Zeyneb i min. Yetmedi onlara zulmetmek,yetmedi gaddarlığın kifayetsizliği Çadırlarını yaktılar alev alev, Direklerini söktüler, çöl ortasındaki derme çatma yaşadıkları yerin. Çığlık çığlığa ağlaştılar çocuklar,için için yürekler yandı Kerbela çöllerinin sıcaklığı kadar. Susuzluktan çatladı dudaklar, Arş-ı Ala ya dua ulaştı hazin dualar. Guruba erişirken vakit,kan ağladı kızgın güneş. Bir vahşet ki sanki ehl-i beyti bitirmeye eş. Elli yedi yaşında siyah sakallı,Peygamber kokulu Seyyid Hüseyin Sırtından saplanan kalleş bir mızrakla, Diz çöktü inleyerek Kerbela çöllerine, Göğsünden çıktı mızrağın ucu,uzandı inleyerek yüzü koyun yere. Erişti ruhu kan kokan yerlerden,munis yerlere. Mübarek başını kılıçla ayırdılar bedeninden, Talan ettiler çadırlarını,soydular elbiselerini, Atlarla çiğneyip geçtiler peygamberin dudağı değdiği yerleri.. Kan dolan kaseyi gören Ümmü Seleme validemiz, Feryatlar etti,fersah fersah uzaklardaki evinden. Nice başlar bedeninden kopartıldı kılıç marifetiyle İbni Ziyad ın kahpeleri tarafından. Resulun reyhan gibi kokladığı bedeninde tam 63 yara açtılar, Güya sevindiler, Oysa büyük bir azabı nasılda hakettiler, Asırlardır müslümanlar tarafından şiddetle lanetlendiler. Kerbela da Kerbela da canlar yatar Kerbela da Her aşura acıya katıktır her Muharem ayının onunda. Dualar edilsin,matemler tutulsun,zalimler lanetlensin Peygamber kokulu Seyyid Hüseyin aşkına.. Talip KAZGI 16 Aralık 2010 Prş. Kütahya(10 muharrem ) |