Çanakkale Destanı
Bindokuzyüz ondördün kasım ayında güzün,
Denizden fışkırıyor Çanakkale’de hüzün... O zamanlar dünyada bir hasta adam varmış, Tek dişli sırtlanların iştahları kabarmış. Çelik zırha bürünmüş reva görmüş zulümü, Göz kırpmadan yiğitler kucaklıyor ölümü... İstanbul’a ulaşmak Hamilton’un rüyası, Bilmiyor kör edecek Anadolu ziyası... Osmanlı torunuyuz bağlıyız yedi göbek. Bunu nereden bilsin Chorchill ile De Robeck ? Emelleri müşterek planlar aynı yerden, Hayasızca el sallar kahpe Amiral Corden. Kınalı kekliklere denk midir leş kargası? Ne kutsal bir vazife şu istiklal kavgası. Gör Allah’ım milletin hal-i pür-melâlini, Kalbine nakşeylemiş HAKK ismi Celâlini. Çanakkale hüzünlü çok hileler seziyor. Can boğaza dayanmış nefes nefes geziyor. Kim topladı bu mel’un uğursuz donanmayı? Kim reva gördü sana cayır cayır yanmayı. Denk bir dövüş denir mi boğazda ki vahşete? O zihniyet düşürdü insanlığı dehşete... Türk Milletine kastı Türk yurdundadır gözü. Lâkin suskun tabyalar söyleyecek son sözü. Eski yeni dünyadan teşekkül bir armada, Birbiriyle yarışır denizleri yarmada... Bu vahşet karşısında Gelibolu susuyor, Deniz gök ve karadan zalim ateş kusuyor. Zalimler karar vermiş toprağımı bölmeye, Ama biz yeminliyiz bu uğurda ölmeye... Yedi düvel saldırmış denizlerden karaya, Ölüm girmeye korkar beş metrelik araya. Anadoludan gelen kınalı koçyiğitler, Koşuyorlar cennete sıra sıra şehitler. Anadan yardan geçmiş koyup gelmiş kırklıyı, Göğsüyle durduruyor alev kusan zırhlıyı. Kana bulandı deniz kana boyandı dağlar, Güneş ay ve yıldızlar, gök bu vahşete ağlar. Yer ölüm püskürtüyor gökten ölüm yağıyor, Bin güneş batar iken bin tane de doğuyor. Burda toprağa düşen cana bahâ biçilmez, Güneşe tırmansanız Çanakkale geçilmez. Deniz kızıl dağ kızıl her yerde can pazarı, İkiyüzelli bindir bu destanın yazarı... Vatanım Anadolu ,boğaz altın kapısı asil kanla yazıldı bu ülkenin tapusu. Ne işiniz vardı be kahbe haçlı dölleri? Dallarını kırdınız kopardınız gülleri. Çiçek açmadan soldu taze taze fidanlar. Dereleri doldurdu burada akan kanlar. Yamyamların varmıdır namusları arları? Dile gelse konuşsa Arıburnu yarları. Fatih’in emaneti Kilitbahir kalesi, Sıra sıra tabyalar titretiyor nalesi. Ölüm kalım savaşı var olma meselesi. Dayan be koçyiğidim ırkımın son çilesi. Dünya üstüme gelse toplasalar alemi. İman dolu göğüsler, fethi mümkün kale mi? Ölmek en büyük şeref bu toprağın uğrunda, Korkusuz ve kahraman ecdadımın çığrında. Ey şehit oğlu şehit sende ki bu gayrete, Gıpta ile baktırdın hem düşürdün hayrete. Anadolu Türk yurdu ey vatanım ocağım. Uğruna canlar feda yuvam ana kucağım. Bin yıldır süregelen bu son haçlı seferi, Dimdik ayakta buldu Türk oğlu Türk neferi. Çanakkale dedikçe yine gözüm yaşardı, Türk milleti el ele nice işler başardı. İnancımız Allah’a Muhammet Mustafa’ya, Dünya ve ahirette ermek için safaya... Şehri Karakaya (15 Mart 2009) |
Gözüm yaşım akıttım ,şahittir dağlar taşlar...
Çok güzel dizelerdi..sayende bir daha oraları gezmiş oldum