ŞEFAAT YA HABİBULLAH (SAV) (Gülce-Buluşma)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Habib-i Neccar Kimdir?
Habib-i Neccar , Ms. 40 lı yıllarda Antakyada yaşamıştır. Roma döneminde antakya halkı putperest olduğu için, Cenab-ı Hak Hz. İsa ’ya Antakya halkı için iki resul göndermesini emreder. Hz. İsa antakya halkı için 2 resul, daha sonrada bir resul daha gönderir. Resulların halkı İrşada devam etmesine ilk inanan Habib-i neccar olur. Antakya lılar bu olaya inanmayarak, resulleri taşlayarak öldürmeye karar verirler. Habib-i neccar uzaklardan koşup gelerek, resullerin doğru söylediklerini ve onlara inanmaları gerektiğini söyler. Burada bulunan putperestler Habib-i neccar ’a bunlar seni kandırmışlar, ya eski dinine dönersin yada ölürsün şeklinde tehdide başlarlar. bu müritler dediklerini yaparak. Habib-i neccar ı öldürürler, Habib-i neccar ın şehit edilmesi ile ilgili bir çok rivayet vardır. Bunların en yaygın olanı ve halkın anlattığı olay şöyledir: Habib-i neccar ın başı Silpiyus dağında ayrılır. vücuttan ayrılan baş, yuvarlanarak bugün cami ve türbesi bulunan yere gelir (bugün vücudu şehit edildiği mağarada başı ise caminin yanında bulunan türbededir) Başka bir rivayete görede ,Habib-i neccar kopan başını koltuğu arasına almış, Kur’an dan ayetler okuyarak bir süre dolaşmış ve bugün türbesi bulunan yere kadar gelerek, buraya düşmüştür. Bu kıssa Yasin Süresinde şu şekilde anlatılmıştır: 13- Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti. 14- Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz." 15- Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz." 16- Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir." 17- "Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur." 18- Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır." 19- Dediler ki: "Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz." 20- Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim, elçilere uyun" dedi. 21- "Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir." 22- "Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O’na döndürüleceksiniz." 23- "Ben, O’ndan başka İlahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler." 24- "O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum." 25- "Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin." 26- Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir bilseydi" dedi. 27- "Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını." 28- Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik. 29- (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler. 30- Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi. İşte kavmini uyaran bu Allah Dostu insan Habib-i Neccar’dır. Hatay’a yolu düşenler mutlaka bu şehiti ziyaret ederler. Medfun bulunduğu bugünkü Camii kendi ismi ile isimlendirilmiştir.Osmanlı dönemi eseridir. Etrafı medrese odaları ile çevrili cami avlusundaki şadırvan 19. Yüzyıl eseridir. www.ruzname.net/habibi-neccar-kimdir
Biz daha doğmadan, zamanın ötesinden
Sevdası kalbimize nakış nakış işlenen sevgili Âlemlerin yaratılış sebebi Sen doğmadan bile ılgıt ılgıt kokun sarmış cihanı Duydum Habib-i Neccar koltuğunda kellesi Seni müjdeliyordu sağların ötesinden Fazilet abidesi kimsesizler kimsesi Hicrette mucizeydin ağların ötesinden Güvercin sana kurban, Örümcek sana kurban, Yer gök sana hayran… Hasan’ın Hüseyin’in Fatma’nın yüz akısın Mümin olan yüreğin başındaki takısın Miski amber serpilmiş Tuba’daki hâkîsin Güller seyrana çıkar bağların ötesinden Gönüllerin sevdası, Dertlilerin devası Şeyhisin Ebubekr’in, Ömer, Osman, Ali’nin Pirisin yüz binlerce enbiyanın velinin Makamında izin var İbrahim’in Halil’in Kapına yüz süreyim dağların ötesinden Tanrıdağı sana kurban Hira sana hayran Üveys olan yürekler aşkın közünde yanar Özlem yangını sine zemzem suyunda kanar İmanın deryasını besleyen sonsuz pınar Gönüllere akarsın çığların ötesinden Huzur sende Mana sende Aşk sende Mazlum olan herkese "kol ile kanat gerdin" Geçmişten geleceğe doğru yolu gösterdin Son Veda Hutbesi’nde bir hukuk dersi verdin Ümmetim diye diye çağların ötesinden Ümmetin sana kurban Ümmetin sana hayran Âleme yağan nursun, âlemler sensiz kıraç Şefaat kıl ya Resul yüreğim sana muhtaç Ey gönüller tabibi, dermansız derde ilaç Gülten’e sevgilisin yeğlerin ötesinden Gülten ERTÜRK |