Süryani
kavak yelleri
çılgın rüzgara dönüşür rüyaları terkedilmiş sabah sularında bir güvercin kanadı uçuşur bileklerime gerili zincirde fırtına kopar derin bir akıntı alıp götürür kızgın mağmaya ulaşır buharlaşırım döner başımda dünya çaresiz özgürleşir evrene sığmam sessiz karanlıklara terkedilmiş bir çocuk gülüşüdür gözyaşıyla ıslanmış elinden alınmış bir türkü dilidir açlıkla uslanmış yolunu yitirmiş bir özlem kabarır çölleşmiş ufkumda benim seni öksüz bulunca kaybolmuş patikalarında bilinmez diyarların tarihsel bir düttürüye dönüşür acılarla pişirilmişliğim nasır tutmuş topuklarımı çatlatırcasına yürüdüm asırlık çarıklarım eridi astarı silindi yüzümün parçalanmış coğrafyada sen sola ben sağa düştüm düşürüldük düşkünler evinde sığıntıyız şimdi ikimiz yurtsuz gözelerimizde birikir yaşamı ölümün uzatsan elini tutarım bilirsin seni komam yardan aşağı uzatsam elimi sarılır yaraların yaramaz bir çocuk heyecanı kaplar yüzünü dayasam sırtımı düşmem bilirim taşırsın asırlık kamburunu güle oynaya yüzünü sürsen yüzüme aydınlanır kararan gözlerin ağır aksakta olsa çıkarız ağrı dağına nemrudu kıskandırmak adına nuha sal olur akar gideriz babil bahçelerini sulamaya... sınırlar sinir uçlarımızı bölmüş ikiye göbek bağımız kesilmiş dişle nedenleri yalın sonuçları çözümsüz davalara kilitlenmiş kaderimiz dost öykülere hasret ölümcül beklemedeyiz kulağımız kirişte sancımız doğumsuz ecelimiz elimizden alınmış azap çukurlarına gömülmüş taşsız mezarlara terkedilmiş tarihsel iskeletiz yaşama muhtaç sevgiye aç isasız haçız çarmıha gerilmiş miraçsız muhammediz arafta bekletilmiş... biliyorum gürgenleşen düşlerim filizlenmeyecek yaban sarmaşıklar sarınca her yanımı dehlizlerde unutulan köklerim gövermeyecek yeşermeyecek kışlanmışlığım dalbudak salmayacak ormanlaşmayacağız seninle kinle sulanan topraktan ağu hasada duracak zehir zemberek bir kısır döngüye bağlanacağız asırlık davamız görülmeyecek karar veren bensen olmadıkca ölen yokolan bensen oldukca doymayacak kana susamışlık barış anılmayacak savaş meydanlarında biliyoruz bu cinnet bu cehil cesaret tüketecek kül olacak sevgiden yana ne yoğurmuşsak ne pişirilmişsek insanlık fırınında onu sunacağız imparatorun sofrasına diyetimizi ödeyeceğiz savaş tanrılarına adaklanmışcasına uzatacağız boyunlarımızı kurbanlaşacağız kurban olduğum kanımızın aktığı çukurun başına anıt taş dikilecek kurbalıklar geçecek önünden yürekleri teslim alınmış beyinleri iğdiş edilmiş boyunları eğdirilmiş bayrak bayrak marş marş dua dua ceylanlar geçecek kara gözlü sürünerek sürülecek sürgüne sürgün sürgit sür yani... Volkan Kemal Bu şiirsel düttürü, halkların kardeşliğine adaklanmıştır. Sürgünde yaşayanlar bilir acısını sürülmenin... |