Dilsiz ve Dalgalı
Karanlık sürünse gecenin ayazında
Dişleri henüz bilenen öfke İçimi saran hangi rengin karası Sunak ver ey aklım Şimdi kurban zamanımıymış Mecali tükenen Çürümeye yüz tutmuş saç ayağın tekiyim ben Her yanım pas küf Her yanım virane Anlamı kalmayan manalar gizlendi Hücrelerimde Kardım eridim kendimde Ve unuttu ayaklarım iz bırakacak ağlamayı Ah keşke bilseydim konuşmayı Lal güneşin ışıkları Zırhlı bedenim Korudukça göğüs kafesimi Zorlanıyor nefesim Bu gece mi yoksa bu gün mü? Bu kadar boğucu Yoksa bana mı bu karalar çalındı Ayaklanan masklarımı arıyorum dost Sıcak ağustosların soğuğunu Son hızla koşan yürek sesimi Vıcık vıcık yanaklarımı Hayallere koynunu açan göğsümü Lal her yer Ölümden beter bu sessizliğin sesi Mezarsız ölüyü giydirdi heyecanlarım Takatsiz üzerimdeki güneş Ey yorgun bedenim En yılgın senelere devşirilmişliğim Bitimsizim gayri Ne eylerim…. |