Metropol Rüyaları…(Serçe-2)
Sen yoksun…
Şimdi herşeyi eksik İstanbul’un, Şimdi; uçup gidiyor nazeninde Üsküdar’dan salacağa bir ömür… … Sen “metropol” güzeli; Nisa’nın sevdası sende meçhul Bekareti mavi düşlerinde… Sen de bilirdin bir zamanlar, Geceleri sokak sokak gezen Bir kandil gibi ömrünü aydınlatan O esrik sözlerin efendisiydim. … Sen “yoklama” güzeli; Senin ıssız sokakların var bilirim Deniz kıyılarında beslediğin O tükenmez eskimez tutkunun, Son esiriyim… … Söyle harikulâdem Biz kaç zamanı çaldık hayattan? Gelmediğim yollar mıydı özlediğin? Şimdilerde şiir yorgunu gözlerim. Senin için yazılmış birkaç satır… Okuduğun kadar masum. Düşlerin gibi, Ve ne çabuk eskitirdin Daha dün gibi… Şimdi yokluğunu bölüşüyoruz Ben ve salacak… Yeni sözler bulduk sen gelmeyeli Onlar da bana “küfrediyor” tıpkı sen gibi… … Sen “toplama” güzeli; Sen kendini belki bensiz sanarsın. Yokluğun çok kalabalık, Onla aramda birtek sen varsın. O sövüştüğümüz telefon kulübeleri Bir cinnet halinde kopuk ahize… Gelip geçen demir yığınları Hayatın gibi kalabalık… Ve ömür; Yokluğuna asi bir serseri takvim. Şimdi her şey seni bekliyor. Herşey hüzünlü bu günlerde Sokaklar ıssız, O boş antrede seni bekleyen Bu adam artık “yakışıksız”. … Şimdi herşey ikimizde; Seni bana beni sana saklayan Söylenmemiş sözler var içimizde. … Şimdi salacakta kaldı adın Ne bir martı ne bir vapur, Yerlere dökülmüş yapraklarda yüzün Birazdan güneş doğacak Birazdan heryer hüzün… … Alıp götürdün işte, daha ergin bir zamana Bir bahar mevsimi salacak kıyılarında… Ne hayal ne de gerçek Biz yaşadıkça; Bu rüya ömür boyu sürecek… … Uyanma Serçe! Bu son rüya. Uyanma! Bir İstanbul daha yok bize… Serçe: Rüya 34 Ergin Borobey |