Ne kadar muhtedirdim, sanki yitik olan nefestim!Kaptırmamalıdır insan kendini, sine-i payesinde ki eşkali bakirliği Günün her saatinde durmayan koşturmalar hasretindeki sefilliğini Lades dedirten nefesini bin hüzün içinde buruklaşan umut gailesini Durmak bilmeyen o serzenişlerini ahu figan ettiren hicrani hallerini Bazen la havle çektiren bezginliğini, bazen sürur bahşeden ülfet hali Öğreneceksin ne oldum dememeyi adam ve kul olmak için bin bir hali Devren mülkler misaki ve ikamet edilen ne varsa yadedilecektir belki Nasip telakkisi kalbin latif halinde muhafaza edildiği aşikardır sanki Bir güzele asla gönlünü hasretmemeli, ruhu esarete tevdi etmemelidir Ölüm anının, vicdan sadasının, muhasara altında kalan tüm anıların Hüznüyle erişip nefesi dillenen bir aşkı efsun hale getirip gitmemelidir Ne kadar gözlerin içi gülse ruhun bizarlık içindeyse yakar avuntuların Dil ne kadar anlatır ki meskun mahallerin suskunlaşan o badirelerini Bahtım tanzim edilmiş zaten, kalbimde şehre muhtaç olan şevk hani “Rızkın onda dokuzu ticarette” derken, kalpazanlık hali kuşattı sanki Nefsin tezkiyesinde cihat ilan edilen azim, elalemin derdi oldu billahi Belki de yazmamalıydım, umutları karanlığın kollarına mı atmalıydım Cehdi, bağnazlık için mi ruhumun didarında mahzunluğa bırakmalıydım Neden ne derleri kalbimin en mukayyetli ve muteberli vaazı saymalıydım Niçin suskun kalmış nefeslerin derdi gamıyla ruhumu ferahlatmalıydım Mustafa Cilasun |