KETUM
Ketumum!
olgunluktan ezik dilim oyun oynadım zamanla sağım solum önüm arkam derken sobe dedi takvim denen ebe ve şimdi anlıyorum yıllandıkça pusarmış cesaret terk edermiş kaçarcasına masumiyet renkler koyulaşırmış ibre döndükçe simsiyah tablolar sergilenirmiş hayallerimizde ve şimdi ben saklandım kara kuytulara seksek taşımı kırdım parçalarcasına Laleli Dört Kızı katlettim içimde Çınar ağacımın kollarını kestim çözdüm iplerini salıncaklarımın gökyüzünden çektim gözlerimi dört duvar yıkık dökük özgürlüğe incittim asiliğimi boyum büyüdükçe dilim küçüldü sanki ben miyim o şımarık nedime ne yaptım ben böyle kendime sermonya |