Ahhh be Mehlikâ ( 24. bölüm )Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ahh be Mehlikâ ( 23. bölüm )
Gözlerinde sancılı düşlerin istidâdı Başka bir yerde yoktu bu ızdırabın adı Zamanın kıskacında kıvranırken bedenin Ve hâlâ bitmemişti aşka olan nedenin ........................................Ahh be Mehlikâ Yüzünde gamzelerin kıvrım kıvrım yarılmış Gümrah saç tellerine acıların sarılmış İçeri girmek için kapıya uzanmıştım Sanki gördüğüm düştü uykudan uyanmıştım ........................................Ahhh be Mehlikâ. Oysa bunlar düş değil el ele göz gözeydik Yıllar sonra yeniden yeniden biz bizeydik Gözlerin bahçedeki masaya takılmıştı Rengi solmuş masada hayaller yakılmıştı ........................................Ahhh be Mehlikâ. "Biraz oturalım mı" diyen sesin meyustu An fırladı yerinden gözüm gözünde sustu Beraberce giderek masaya oturmuştuk Sanki geçen zamana prangalar vurmuştuk ........................................Ahhh be Mehlikâ. Bahçenin çevresini sarmıştı sarmaşıklar Onlarda bizim gibi ölümüne âşıklar Masanın tam ardında yaşlı incir ağacı Yaşlılıktan kırılmış dallar nasılda acı ........................................Ahhh be Mehlikâ. Kim bilir kaç bahara sesiz ağıt yakmıştı Kaç ümitsiz hayalde dalına ip takmıştı Sararmış yaprakları gölge yaparken sana Eğmişti dallarını hürmetle hatırana ........................................Ahhh be Mehlikâ. Mahzun çiçek gibiydin masada öyle yorgun Hangi küskün hayalin sancılarında vurgun Başını sağ omzuma dayayıp ta kalmıştın İşte işte o anda canımı da almıştın ........................................Ahhh be Mehlikâ. Kirpiğinden yavaşça yaşların süzülmüştü Bana bakan gözlerin nasılda üzülmüştü Yarın Sarayburnu’na gitsek dedin yeniden Telaşlı bir sevinçle fırlamıştın aniden ........................................Ahhh be Mehlikâ. Tam yere düşüyorken tutuyorken elinden Sızlatan bir ah sesi yankılandı dilinden Yavaşça bir elimi çekerken yanağından İnce bir kan süzüldü eyvah ki dudağından ........................................Ahhh be Mehlikâ. Yüzündeki tebessüm yerini kana serdi Bakışların son defa sanki bir selam verdi Yorgun bakışlarının kirpikleri kapandı İşte işte o an ki ölümüne bir andı ........................................Ahhh be Mehlikâ. Başın omuzlarımdan yavaşça yana düştü Sanki ciğerlerime birisi kuyu eşti Zaman mekân susmuştu akılda cinnet hali Matemin gökyüzünde yakacaktı hilali ........................................Ahhh be Mehlikâ. Hâlsizlik gözlerine acımadan değmişti Âsûmân kadar nazlı bakışını eğmişti Ellerin titremeye başlamıştı bir anda Bir başıma kalmıştım sanki koca Cihanda ........................................Ahhh be Mehlikâ. Makberî– Ahmet Akkoyun………..02/04/2009…………….20:30………İst Seni öyle görmesi bilsen nasılda zordu Sanki yorgun kalbimin nefes sayısı durdu Bir yanım yıkılmıştı diğeri de yıkıldı Ve üstüne korkunun çığlıkları çakıldı ________________________Ahhh be Mehlikâ Birden evin kapısı ardına dek açıldı Annenin feryatları gökyüzüne saçıldı Yavrum diyen o dili alevle yanıyordu Seni öyle gördü ya ciğeri kanıyordu _________________________Ahhh be Mehlikâ Hava soğuk değildi oysa biz üşüyorduk Yüzündeki o halden zemine düşüyorduk Ellerin buz gibiydi nefeslerin azalmış O gümrâh saçlarında tülbendin yara almış _________________________Ahhh be Mehlikâ Siyah tülbendin üzgün yanına uzanmıştı Yer yer açılan saçın Hicrana boyanmıştı Kollarına girerek yatırdık yatağına Yine hazân vurmuştu mahzun can otağına _________________________Ahhh be Mehlikâ Yüzün kireç gibiydi gamzelerin durulmuş Üstüne hastalığın kara mührü vurulmuş Hekime gel diyorken sesim yarılıyordu yüreğim parça parça Hakk’a sarılıyordu _________________________Ahhh be Mehlikâ Hekimi bekliyorken baş ucuna oturduk O an asra bedeldi binlerce hayâl kurduk Birden kapı çalındı kapı önünde hekim Elde ilaç çantası medet dedi ya Hâkim _________________________Ahhh be Mehlikâ Kısaca durumunu anlatırken haraptım Sina çölü gibiydim bir devr-i ızdırâptım Kapıya çarpıyordu annenin ağlayışı Ağlarken her zerreyi alevle dağlayışı _________________________Ahhh be Mehlikâ Hemen odaya geçtik nabzına baktı senin Ya Rab yardım et dedim kulundur bu nazenin Nabzına bakıyorken hekimde korku hâli Birden yüzü açıldı kaybolmuştu melâli _________________________Ahhh be Mehlikâ Korkulan gibi değil şükür zararsız maraz Alışmanız gerekli zayıf ya kalbi biraz Günlerce yataklara mahkûm idi bedeni Oysa şimdi bu halin mutluluktan nedeni _________________________Ahhh be Mehlikâ Arada bir gezmeli alışır yavaş yavaş Dertle değil aşk ile kazanılır bu savaş O eski hatıralar derde ilaçtan keskin Onları yâd ettikçe sinesi olur teskin _________________________Ahhh be Mehlikâ Ab-ı hayat gibiydi su su diyen o dilin Gözlerin aralanmış kıpırdıyorken elin Masa üstünde duran suyu sana uzattım Gözlerinin içine riyasız sevgi kattım _________________________Ahhh be Mehlikâ Suyu içtikçe sanki rengin açılıyordu Yanağında bahardan koku saçılıyordu Hekim bize bakarak huzurla gülüyordu Seni öyle gördükçe kederim ölüyordu _________________________Ahhh be Mehlikâ Annen giden hekimi kapıya uğurladı Ve gözlerin gözümü ümitle ağırladı Hatırladın mı bilmem o anda neyi sordun Yarın Sarayburnu’na gidelim mi diyordun _________________________Ahhh be Mehlikâ Hani çay içtiğimiz denize bakan yeri O gün seni görünce canlanmıştı göz feri Şimdi uyu demiştim arzundur ihtifârım Seni mutlu gördükçe diner sinede hârım _________________________Ahhh be Mehlikâ Makberî– Ahmet Akkoyun………..31/10/2010…23:45…..İst Not:Resim ahhh be Mehlikâ adlı kitaptan alınmöıştır 3 senedir devam eden Ahh be Mehlikâ adlı şiirin uzun bir aradan sonra 24. bölümünüde yazmak nasip oldu hali hazırda 260 küsur kıtaya yaklaşan bu şiir 300. kıtada hitama erecek nasipse selam ve dua ile |
Mızrap telde bülbül gülde yakışır
Usta söyler çırak melûl bakışır
Gönlünün ilhamı dinmesin usta! .. (muhacir bozkurt)