1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
744
Okunma
söyle ne zaman dönersin yurduna
sensiz kabuk bağladıklarım
sızlar kötü zamanlarda
-bu yalnızca bir gömütüm-
bu an nasıl da suskundur gecenin bağışları
bir ahla inletir kalpçiğimi
şimdi eski bir dua deşiliyor dudağımdan
ah ettiren, veremli ciğerlerimi dağlayan
yaşadığım karanlığı bir düşün içinde
yıkayabilir misin tüm gücünle acı doğuranları
evet, onarılmaz artık
kırık hüzünlerim
satır aralarında arıyorum biraz sessizliği
sesin, nefesin çan gibi titretmeli yürekçiğimi
vahiy getirmeli
yeşil vadilerden, akan derelerden mi istersin?
bazen içimiz yaralanabilir
et niyetine verilse köpeğe yüreğimiz
kalır mı ki biraz saf masumiyetimiz
Yaradan’ın bizlere bahşettiği…
hiçbir şeye aldırmadan sonsuz sessizliği
yaşama tedirginliğindeyim
beni yalnız bırakma
bana ihanet etme
bırak satır aralarında olsun duyarsızlığın
küstah bir dille tedirgin etme beni
senin şarkıların kayıtsızdır bana ve kızgın
öylesine yumuşağım ki
kederimden kumlar döküyorum
şimşekler çakılıyor durmadan
parçalanıyorum bir bir
sonra ağlaya ağlaya öpüyor beni yalnızlığım
yarın unutulacak belki
şimdiki kumlarımı döküşüm
yeniden yıkayacağım kalpçiğimi
bu kadar boyundurluk yeter
tatlı sözle soysuzlaşan bedenciklerin ağızlarına
yeşilliği serpiştirmem gereksizleşiyor artık
anlık bir mutluluk niyetine
iyiliklerin bedeli beklenilmeden
veririz ağızlarına köpeklerin kalpçiğimizi
şimdi öfkeyle fırlayıp dolaşıyorum yol boyunca
yılların ağırlığı,
hazinelerdeki gömütün,
ve silahsız vicdanımızın ömrü buraya kadar
saltanatlığı kalmayacak gözlerdeki kıskançlığı insanlığın
yarın unutulacak belki
şimdiki kumlarımı döküşüm, aniden ve umarsızca
15/06/10