Kâğıttaki satırlar, sönmüş lavın tortusu Fakat hala duyulur, volkanın homurtusu
İçimdeki volkanlar, nedense, hiç sönmedi? İçine düşen Soner, nedense, hiç dönmedi?
Aşkın korunu yuttum;var mı dilimde feryâd! Yağsa da kızgın lavlar, yine de kalbim dilşâd
Soner Çağatay / Wuppertal
Kelimeler: Dişâd: Mutlu
Açıklama: İçimde tâ içimde, bir volkan var, püskürür Sıcacık lavlarını, kâğıtlara tükürür
-Burda volkandan kastım kalbtir. Sıcak lavlardan kastım da duygu ve fikirdir.
Volkanımdan yükselir, siyah kül bulutları Kara bulutlar sarmış, parlayan umutları
-Volkan patladığında ilk önce siyah veya gri kül bulutları etrafa saçılıp göğe yükselir. Kalbim ne zaman duygularla kabarsa etrafa hüzün ve gam karabulutları saçılır. Ruh dünyamın semasını gamın kara bulutları kaplar. Ruh semasında, daha önce sahip olduğum, yıldız gibi,güneş gibi parlayan umutlarımı, o gam ve hüzün bülütleri etrafını sarar. Artık o umutları içimde göremem ve dünyam gittikçe kararır. Dış dünyayı da karanlık görmemi sağlar. İç dünyası karanlığa gömülmüş bir kişi, dış dünyayıda karanlık görür.
Bu yüzden görüyorum, mavi göğü karanlık O karanlık girdâba, aklı atmam bir anlık
-İçimdeki, gamlar ve hüzünler, mavi gökyüzünü dahi siyah / karanlık görmeme neden oluyor. İçimde ve dışımda oluşan bu gamın karanlık girdabına aklımı fırlatıp atmam bir anlık. Çünkü hayat ve insanlar o girdabın içine sizi atıyor. Burda bunun bir mücadelesi var.
Krater: Yanardağında magmanın (sıcak sıvının) çıktığı deliktir. Resimde zaten görünüyor. İçinde gözüken kırmızı renkli olan da kalptir.
Ağzım ve de gözlerim, kalbimin krateri Kenarında oturur ve yürür bu serseri
Volkanın sıvı ve yakıcı lavlarının çıkması için menfez olması lazım. Kalpteki duyguların ve akıldaki fikirlerin çıkmasın iki yolu var. Duygularınızı ya ağzınızla, yada gözlerinizle söylersiniz. Kalbimdeki kızgın lavların çıktığı iki delik:Ağız ve gözler. Onların çıkması için, içten baskı olması lazım. Yani ruhunuz, kalbinizin daralması lazım. Derin nefesler içteki lavları dışa atmaya en büyük katkıyı sağlar. Bazen ağlayarak da içimizdeki kızgın lavlar, duygular dışarı çıkar. Burda ben gözyaşını, yanardağından çıkıp akan lav seline benzettim. Gözleri burda zikretmemin nedeni budur. Bu Serseri (Soner), bunlara rağman yine o yanardağının ateş çıkan kraterinin kenarında oturur, gezer.
Magma: Mağma yer kabuğunun altında bulunan sıcak ve sıvı katmana mağma denir. Mağma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Dünya’nın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta ergimiş ya da erimiş kayalar
Sıcacık duygularım, kalbimin magmasıdır Derin derin tefekkür, aklımın dogmasıdır
Magmalar yerin altında dolaşır. Burda duyuguları magmaya benzettim. Derin derin düşünmekte aklımın dogmasıdır. Hiç vazgeçmediği bir özelliğidir. Düşünmek aklın kıutsal hazinesi ve yetisidir.
Mutehayyile gücü, aklın ,,sıcak noktası’’ O nokta, sûretlerin, tek erime potası
Hayal: Arapça’da "zannetmek ve benzetmek" anlamlarına gelen hayl (hayelân) kökünden gelen bir İsimdir. Hayâl ve hayalet, uyku yahut uyanıklık halinde insana gerçekmiş gibi görünen surettir. Burada söz konusu olan gerçek değil gerçeğin gölgesi, aynadaki yansıması veya rüyadaki timsalidir. Dolayısıyla hayal sözlükte "bir şeyin gerçeği zannedilen veya gerçeğine benzeyen, benzetilen görüntüsü" anlamına gelir ve tahayyül, zan. teşebbüh kelimeleriyle aynı veya yakın anlamda kullanılır {Lisânü’i-’Arab, "hyl" md.).
Mütehayyile gücü:
Fârâbı ile İbn Sînâ’nın benimsediği felsefî yaklaşımda mütehayyile gücü, daha önce zikredilen duyumlar (dış dünyadan alınan his ve görüntüler) ve akıl arasındaki aracılık yanında başka fonksiyonlar da üstlenmiştir. Fârâbî"ye göre mütehayyile beş duyu, beslenme ve arzu güçlerine uygun düşecek imajları (görüntüleri) benzetmeler yapmak suretiyle tahayyül edebilir; arıca yine benzetme yoluyla bedenin mizacında meydana gelen değişmelerden ötürü serbest hayaller üretebilir; fakat en önemlisi soyut ve metafizik varlıklara (makûlât) ait yahut onların insan nefsine olan etkisinden ötürü benzetmeler yapıp onları sembollere dönüştürebilmesidir. Mütehayyileye yüklediği bu son fonksiyonla Fârâbî İbn Sînâ ile birlikte öteki İslâm filozoflarından ayrılmaktadır. Fârâbî’ye göre mütehayyilenin fizik âlemden gelen etkiler karşısındaki durumu kadar ve hatta ondan daha fazla onun metafizik âlemden gelen etkiler karşısındaki durumu da önemlidir. Bu etkiler mütehayyilede ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortaya çıkar. Doğrudan etki, faal aklın nazarî aklı atlayarak mütehayyilenin benzetmeler yapması, semboller üretmesi suretiyle olur.
Sıcak nokta: Volkanlarda kayaların belirli derece eridiği sıcak bölgeler. Burada mütehayyile dediğim beynimizin gücü aklımızda bir sıcak bölgedir. Bu mutehayyile dış dünyadan aldığımız his ve görüntüleri birleştirip veya parçalara ayırarak yeni görüntüler ve fikirler ortaya çıkartır. En büyük şair ve bilim adamın da bu güç ve kabiliyet çak gelişmiştir. Şiirdeki imgeler bu mütehayyile gücünün ürünüdür. Bu potada dışardaki kumlar eriyip renkli camlara döner. Suret: Dış dünyadaki şekillerin akıldaki görüntüsüdür.
Her kelime bir lavdır, kalbimin fırlattığı Ağızlar, bir deliktir, magmanın çatlattığı
Ağzımız bu volkanın çatlattığı bir deliktir. Çünkü kalbimiz ve fikrimizdeki duyugu ve düşünce magmalarının dışarı çıkması için yer tabakasının altından yukarı basınç yaparak yerkabuğunu çatlatırlar. Ve bu deliklerden akıp giderler. İnsan bu, ağızdır.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
KALEM VE KÂĞIDA VEDA (5) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KALEM VE KÂĞIDA VEDA (5) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bu defa kalemin Şairine dair yazdıklarıdır kağıda düşen.Bereket versinki Aklı bir kenara koymamak gibi bir erdemle devam ediyor şiddet ve celal.Hani madem anlamıoyorsunuz bende yazmayacağım dese,en çok şiir dünyası kaybeder sanıyorum.Bir yerden birilerinin bu edebi çığlıkları duyması temennisi ile.Ellerinize sağlık.
1-şiir akıl ve kalp sanatıdır(duygu akılla aşık-maşuk misali olmalıdır), ki öyle görülüp kabullenilmelidir. 2-Şiir felsefe gibi çamura batmış bir eşek de değildir; yani anırmamalıdır. 4-Şiirde bir düzen bir ahenk olmalıdır.5-Dilin psikolojik yönüne hakim olmak da kalıcı şiirler ortaya koymak için olmazsa olmazlardandır...
bunların bir çoğunu bünyesinde barındırmayı başarabilmiş bir kaleme sonsuz tebrikler...
herzaman oldugu gibi döktürmüssün, kalemine ve zihnine saglik. Allaha emanet ol...