Bir İstanbul Masalı...Bir uçurtma minare başında, gurub etmiş güneş, düşmüş denize, yakamozlar oynuyor dalgalarda, minareler düşmüş dalgalara, bir uçurtma minare başında, kuşlar yanıbaşında... bir kayık geçmede kıyıdan, usul usul, uçurtma misal süzülmede bir deryada, biri semada, aralarında minareler... bir nidayı taşıyor kuşları İstanbul’un semalarına, kim bilir kaçıncı kez tekrarlanıyor bu senfoni, İstanbul yine hayatın makamından çalıyor... nihavent çalıyor kıyılar, kuşlar suz-i dilarada ötmede, minareler hicaz bir şarkı mırıldanıyor sanki... uçurtmanın dilinde buselik bir şarkı uçuyor, hüzzam vuruyor deniz dalga dalga, akşam oluyor İstanbul kıyılarında, Sultan-ı Segah makamında... hayatın makamlarını söylüyor İstanbul, tek tek sırayla, boğazın gelin misal sularında alıp götürüyor yüreğimi.... alıp götürüyor beni İstanbul, kim bilir hangi kıyıya vuracak, kim bilir hangi makamda vuracak yüreğime hayat... aahh asitane, ah aziz şehir, gönül bestemin yegane güftesi, sende nefes almak gönlümün tek tesellisi, aahh asitane, ah aziz şehir... |
vur yollara ruhunu
bulsun aşığını en içli makamlarda
sevgimle..