EYLÜL
Eylül ü sevmiyorum !..
Güz ün hüznü, Sararıp düşen yaprağın yakarışı, Göç eden kuşların vedası, Ya da; Doğayı saran ölüm sessizliği, Gül’ün Bülbül’e ihaneti, Veya; Yaşamın baharına olan özleminden değil sevmemem... Eylül’ü sevmiyorum !.. Çünkü, Eylül’de; Işığı olmayan, Hain, Soğuk bir karanlık, Çöker içime... Kişiliğim kırılır, İradem zedelenir o anda. Beynimin tüm kıvrımlarına, Nüfuz eder, Soğuk bir sıtmaya tutulurum, Zangır zangır titremeye başlar, Vücudumun her hücresi. Ter basar her yanımı, Gözbebeklerime kadar... Kovmaya, kaçmaya çalışırım, Ama, çoğu zaman başaramam, Ve, yakalanırım, Karanlığın soğuk ellerine... Uykudamıyım, Uyanıkmıyım bilemem, Şizofrenik bir vaka olurum, Ve esir alır beni bu anımda... Beyaz perdede oynayan, Bir filmin karakteri olurum bir an, Bir yandan da, Salonda seyirci... Artık, gerçek ve hayal, Karışmıştır birbirine. Bir meçhulde, Orta dünyada bir yerdeyim. Işıklar söner, Film başlar... Tekmelerle kırılan kapılar, Gözbağı, Ve arkadan bağlanan eller, Yakılan, yırtılan kitaplar, yazılar, Yere düşen şiir dizelerinin acı çığlıkları... İteleme ve dipçiklemelerle, Çıkıyoruz yola... İstikameti ve amacı belirsiz, Bir zaman yolculuğu başlar, İçimdeki Eylül karanlığına... Ter kokan soğuk, Yankılanan umutsuzluk çığlıkları, Dolambaçlı labirentler, Bir aşağı, bir yukarı, Yedi demirkapı arkasında, Yedi kat yerin dibinde, Küf kokan, Kan kokan, Havasız, penceresiz bir oda... Çullandı üzerime beş on kişi, Coplar, sopalar, falakalar... Çarmıha gerdiler, Acım, bir damla yaş oldu gözlerimde, Haykırışım arşa çıktı, İsa’ya ulaştı gökyüzünde isyanım.. Açtım kenetlenen ellerimi, Bir avuç ışık süzüldü ellerimden, Yıldırım çarpmışa döndü karanlık, Acıyla kıvrandı cehennem bekçileri... Kör oldu karanlık, Bir avuç ışık ile... Yine de, Acıdım onlara, İnsan olduğum için. Acıdım onlara, Çocuklarımı sevdiğim için. Çünkü; İster insan, ister hayvan, Ya da bitki.. Yani canlı veya cansız, Yeryüzündeki herşey... İşkenceyi hakketmez, İşkenceci olsa bile... Eylül’ü sevmiyorum !.. Çünkü; Geçmişe götürür beni... Yazdığım romanları, öyküleri, Duygularımla suladığım şiirlerimi çaldılar... Uzun bir süre yazmadım, Yazamadım. Ve halen, roman yazmıyorum... Çünkü; Yıllarca önce yakılan, Ya da toprağa gömülen, Romanlarımın kahramanları, Suphi, Melek, Samyel ve diğerleri, Rüyama girip, Acıyla haykırırlar, Boğazıma sarılırlar... Onları, Ateşten ve yerin altından, Kurtarmamı isterler... Onları kurtaramadım... Söylemeye de utandım... Utandım Suphi’den, Utandım onlarca şiirin, Hüzün dolu bakışlarından, Utandım... Kendimden utandım, Çaresizliğimden utandım... Ve yemin ettim, Bir daha roman yazmayacağım, Kahramanlarını koruyamadığım sürece... Eylül’ü sevmiyorum !.. Suphi, Melek, Samyel ve diğerlerini, Yok ettiği için... Eylül’ü sevmiyorum !.. Sevgi, aşk ve barış şiirlerimi, Işığımı çaldıkları için... Eylül’ü sevmiyorum !.. Binlerce, Aydınlık beyni zincire vurduğu için... Şimdi anladın mı?, Eylül’ü neden sevmediği mi !... Sence, haksız mıyım?.. Necat İLTAŞ (Eylül 2001) |