Kara dut
Ağustos sıcağında tanıdım seni,
o kara dut boyalı yüzlerinle. Dudakların dut karası, ellerin siyah, yanaklarındaki güllerinle. Görür görmez yüreğime işledin, sen. Gençlik rüzgarları estirdin, ağustosta o taze güzelliğinle. Yüreğimdeki ilk kıpırtı oldun. Kalbimdeki sevinç çığlıklarıydın, o gün sen. Kara dudun siyah gölgesinde, belki de, bir umuttun. Bilmeden sen. Mehtap vaktiydi yüzlerin, ürperen kalbim çırpınıp dururken. ve su damlasıydı gözlerin. Her şey daha dün gibi, hatırımda, canlanıp durmakta, anlamadın bilmedin, bilemedin sen. Duymadın belki de içimdeki kıpırtıları, karadut ağacından, küçük parmaklarınla dut toplarken. Ah kara kız ah. Sen cıvıl, cıvıldın taze gonca iken, duramıyordun yerinde, Sen gönlümü fet etmiştin. Yüreğimde hep vardır senin için bir yerinde hala biraz ateş. Biraz küllenmemiş kor. Senin için. Mutlaka kalmıştır, bir tarafımda birazcık da olsa sızı. Yıllar geçti daha çok yıllar geçse de, unutmam unutamam seni. Kara dutun ah kara kızı. 08 eylül 2010-09-08 antalya |