ANARŞİK
“eğer yaşıyor olsaydı mutlaka gelirdi” dedi Maria,
ağzının içinde zorla duruyordu hep çığlık, ve sönmek üzere bir alevdi gözündeki. sonra uzun bir hiçkimselik geçti hüvviyetinden, uzun bir sessizlik... “bak sulu kan yağıyor kente,davamız yağıyor”dedi. pek çoklarının içinde azınlıktı, ama pek çokları daha vardı içinde, söylemek istemediği ne çok şey... Peki ya el ne derdi Maria’yı sorsalar,ne derdi alem Alemi bilmem ama anarşikler diyordu dedem Fakat bu başka bir şiirin konusu... Bugüne kadar tam dört kişiyi öldürmüştü Maria. Kurşunsuz bezgin pompalıyordu kalbi her nefeste, dört başlı ejderhanın alevler saçan dört ağzını beslesin diye. Tıpkı hava yoluyla bulaşan sinsi ve öldürücü bir virüs gibi, herhangi bir yere saklanmayı ahmakça kılan bu zelzele, okyanusun ortasında kaçaduran bir hergele... “bugün Nisan” dedi Maria. bir an için unutmuştu da sanki olan biteni, sanki ölmemişti bugün sevdiği. az sonra kadehlerini tokuşturacaklardı sanki , bu şeyi ilk sefer görüyormuş gibi bakarken her sefer gözlerine gözleri. ta ki bu sabaha kadar!!! (yani kurbanlık bir koyun gibi bağlanana dek) hep ilk kez,hep yeniden bakmıyor muymuş ki sevgili? ama yine de dedi bunu maria... bu yüzden, yani bunu söylediği için düşünüyorum da şimdi bence maria bir katil değil... |