KALENDER
Geçesin ki kendinden, bu dünyadan geçesin;
Boyuttan soyutlanıp, mânâsına geçesin. Ne dilersen karşına, önce kendine dile. Dile ki düşmeyesin, utançta dilden dile… Ferâset kılıcınla, kibrini dile dile; Benliği eze eze… Anca ıslâh olursun… Yunusça nefes alır, mısralarda solursun. Boşa değil, nazımla, çiğnedin bu elleri; Bilirsin ki, gül kokar; gül verenin elleri. Bu düstûrla söz söyle, gücendirme elleri. İnsan insana gerek, idrâk et, ne olursun! Dünya ahret, tarlanda, ektiğini bulursun. Zaten, hayat değil mi, başlı başına çile! Dolam dolam tecrübe, ömrün zamana çile Hecehâne içinde, çektiğin altın çile Fark eder mi, sarrafı, bakır dese n’olursun! Hikmetin mi sarsılır? Hepten mi kaybolursun! Sanma işim serzeniş, kahir, kahır; hep sitem… İstem o ki; gör ben’i, bakiyene hepsi tem. 29-01-2010 Salih ERDEM / AYDIN |
inan çok beyendim şirinizi adeta ders veriri bizlere
ne güzel sözler hep haklı ve yapılması gereken sözler
alkışlıyorum güzel yüreğin sesini arkadaşım sevg ile kal hoşçakal
yorumda ayrı bir güzellik katmış önce okudum şiri sonra dinledim sevgi ile kal