Güneşin Bilinmeyen Bir Rnginde Bekliyorum Seniakdeniz e seni sana yazıyorum … ay yarısı, gün sarısı yüzüne yazıyorum … canımı hırpalayan özleminden sevgine terfi edeceğim güne yazıyorum… sana yazıyorum. okursun diye, sana yazdığım her cümleye sinersin diye rüzgara yazıyorum … ara sıra görüyormuşsun dolun ayda suretin var hece hece dizdim onu şimdi ezber edİyorum kadınım... sıcağındayım şu an, anlara sığdırılan yıların tutsaklığından bir yaz yağmuruyla geldiğinde kapıma beyaz bir çarşafın buruşukluğunda bize ait eskimeyen tatlar dizilidi. unuttuğum sevişmeyi yeniden öğret bana, kalmışsa dudaklarında bir gıdım volkan külü sür boynuma, depremlerle çatlasın toprak altında tomurcuk al beni koynuna ve elini çabuk tut sevdalara yetişmeli rahminde büyüyen çocuk. kadınım… güneşe açan çiçeğim! “bu mülk benim” diyen en ilkel insandan bu güne dek kahpeliğin ve ezilmişliğin gölgesinde vurgun yemiş titrek ezgim, kadınım… seni dilendim gökyüzünden, buğulu karanlıklar saydamlaşırken çiğ damlalarında maviyi verdi gözlerine ödünç ve şimdi sevda gözlerinde parıldayan son yıldız çilesine soyunmuş dünyanın kadınım… uçan kuşun,yedi veren çiçeğin anası. büyürken bir sabah kollarında memenden kesilirken şafak haykırışların fırtına habercisiyken, meydanlarda titreşen yumruklar üzerinde türküler bağlasın saçlarını. kadınım… sararıp düşen yaprak, tohuma gülen toprak, gül artık yeter! bu aşkın rızkını kesme bahar yüklü memelerinden. eğer berabersek kavganın bilmem kaçıncı dirilişinde, güneşin bilinmeyen bir renginde, alışılmadık güzelliklerle beklerim seni… |