YÜRÜYORUM -1-
Güneşin doğuşunu seyrediyorum başkentinde bu ülkenin
işte bu kızıllık müjdecisi doğacak olan güneşin. Güneşin doğuşu karanlığın boğuluşunu sahneliyor Nedense içimden gün boyunca hep yürümek geliyor. Sokağa çıkıyorum yürümek, yürüyüp görmek için Ayaklarım beni mezarlığa götürüyor, acep niçin? Hep huzurlu kılmıştır beni, mezarlıkta olmak Birer ibret vesikası mezar taşlarını okumak. Düşünmeye sevk ediyor toprak altındaki cansız bedenler Artık hiç hareket etmiyor, hep hareket edenler. Bülbül gibi şakıyan diller lal olmuş, konuşmuyor Her yeri, her şeyi gören gözler kör olmuş görmüyor. Hani aşağı mahallenin bir kasabı vardı, Şişman Ahmet, Mahellemizin bakkalı, berberlik yapan Mehmet.. Mercedesle millete hava atan millet vekili "Saat buçuk" diyen, sadece kuru ekmek yiyen deli Hepsi yanyana yatıyorlar bu kara toprağın altında Devlet içinde dev(let)leşen zenginde öldü en sonunda... Bir çukur kazmışlar, tam bir metre derinliğinde Ahali toplanıp gelmiş, eş-dost hep hüzünde. Tabut dedikleri tahta evden bir adam çıkardılar Beyazlar içindeki adamı, boylu boyunca çukura koydular Birisi oğlu, diğeri kardeşiymiş onu çukura koyan En yakın dostlarıymış üzerine toprak atmak için yarışan. Toprak altında kalınca adamın bütün bedeni Tek, tek terk ettiler eşi, dostu, sevenleri. Yalnız başına kalakaldı adam mezarında Unutulup gidecekti onunda ismi ilk pazarında. "Sosyetenin gülü" diye yazmışlar mezar taşına "Hayatın baharında" ölen bu kadında tek başına İsminin üstüne yapıştırmışlar vesikalık fotoğrafını Boyalamış saçını, başını, yüzünü, gözünü, dudaklarını. Açıp baksak mezara, iskelet çıkacak karşımıza Yazık değilmi estetik için harcanan onca paranıza? "Her nefis ölümü tatacak" fermanı var, öleceğiz hepimiz. Söyleyin hele ne adına Allah düşmanlarına köleyiz? Yürüyorum; çakıllı, dikenli yolların üstünde Gördüklerim ürkütücü bu ülkenin başkentinde. |