DOSTUM ZEYTİN AĞACI
Kim bilir benim gibi sen de ne fırtınalar, ne çetin kara kışlar gördün,
Yapraklarını pelerin yapıp örtündün, oradan oraya savruldun durdun. Sevdaların, sevinçlerin, acıların, bana göre; çok fazla olmalı senin, Binlerce yıl yaşadığına göre, belki yaşlı bedenin benden de, daha yorgun. Yaprağından, çekirdeğine, her şeyinle, insanlığa faydalı mı, faydalısın, Bana göre; kutsallığın, adaletin, bolluğun, sağlığın, barışın sembolüsün. Sessiz ağladığını biliyorum, senin de kesiliyor kolların, sızlıyor, yaraların, Nedir bu insanoglunun bize hıncı: dostum zeytin ağacı, anlayamadım. Bilirsen Bir tek sen bilebilirsin, ne zaman, kim dikti, seni asırlar önce, Bazen düşündükçe hayran oluyorum, şu bizim atalarımızdaki bilince. Yaşları belki kırk, belki yetmiş, belki seksen, belki de daha da geçkince, kendisinden başkası için; bugünden, yarınlara yatırım yapmak: bu işte. Bencil insanoğlu, çok Acımasız, bir o kadar vefasız, adeta bir bilmece, Bir yıl ürün verip, bir yıl dinlenmek istesen, hoş karşılamaz, işine gelmez. Isyan eder, bela okur, küfreder, hem sana, hemde ta geçmişine, Sabredelim dostum zeytin ağacı, bir gün olur, bu devran tersine döner. Seninle kaderlerimiz birbirine benziyor, yüreklerimizde hep acı ve sızı, Dostum dediğime, vefasızlık edemem, sende beni ara, sor, bazı bazı. Ölsem bile dost kalırım seninle, başucumda istemem, selvi ya da mazı, Bir sevenim varsa, vasiyetimdir; mezarımın başına dikilsin zeytin ağacı. Bugün arayıp sormayanlar, öldüğümde gelse mezarıma, kim görecek? Varlığımda kadir kıymet bilmeyenler, sanki yokluğumda mı üzülecek.? Asla tabutuma, mezarımın üstüne, konmasın sakın ola, gül ya da çiçek, Konursa, zeytin dalı konsun, ruhum ancak onun varlığını hissedecek. Altı üstü Kısacık bir ömür bu, nasıl olsa, vade dolunca bir gün bitecek, Yuvarlanan minicik taşlar bile izler bırakıyor, geçtikleri yerlerden. Olurda soran olursa; benden ne izler kaldı, geçtiğim yaşam yollarından, Beni en iyi sen tanırsın, o zaman dile gel başucumda, dostum zeytin ağacı. Saadettin Güven İstanbul |