UZUN UZADIYA YAŞAMAK
sürekli bir yanılgı içindeydi
santranç tahtasında hep mat olan,yenilgiye ugrayan ama yinede inatçı serüvenlere açıktı vakit bulamadı ince kırmızı hatların hesabını tutmaya beklemeyemezdi ve geri dönemezdi hayasızca geçti bütün ömrü diama yalnız......... hep yalnız........ bir zamanlar gözlerini açtıgı kent ne zaman kopup gitmişti ki elinden ? anımsanmıyor artık kenar mahalledeki sevgililer kuytu yerlerin buseleri hani; iliklerine kadar korkuya kapılan birlikteligimizi taş kaldırımlara haykıran o kız nerdeir şimdi? senszilik bana haram diyen o taze kız şimdi...... hangi kentte saklanır? inci siyahlı kız o afeti devran beklermi halen ipek yataklara sererek yaşamın anlamını bir sondu her ayrılık bir bitiş imzası taşırdı nede olsa oysa..... her başlangıç bir ateşin başladıgı yerde idi olmadı vakti olmadı bütün yaşamışların hesabını tutmaya duramazdı ki zaman dede zili çalınça içindeki kıpırtıların dudaklardaki öpüşlerin kalp kırıklıgının saklandıgı kentte! belki birazda serüvenlere kapılmaktı amaç hazırdı bütün büyük yolculuklara ki: her yeni ufuk çizgisi yeni bir başlangıç yeni bir aşk tı..... hafızılarda kalan bütün silsileleri bir kenti bırakıp gidebilirdi apansızın yeni yolculuklara günün hangi saatinde olursa olsun ama nedense bir sihirli degnek lazımdı bu degişkenliklere unutulup gitsin diyen bir kente ne bir veda sözcügü nede geriye dönüp bakan bir çift göze ne zaman deniz aşırı yolculuklar yapsa uınutmak isterdi bütün acıları ve ne zaman mekan tutmak istese aklı takılrdı hep aynı yataktaki sevişmelere aynı raftaki kitaplara aynı eşyaları kullanamaya cepindeki zippodan bir kıvılcım çakardı fiyakalı sigarasına derdi ki: uzun uzadıya yaşamalı insan... ve seytan cehennemine dönsede ömür ona inat bir melek degiştirmeliydi her/günü sina çöllerinde dünyanın orta yerinde ayak diplerinde kızgın kumlar önünde kum tepeleri tepesinde kızgın bir güneş ugultularla boguşurken yaşamak işte öylesine kucaklardı onu ve her nasılsa aşkınsevinçi dolardı yüregine bu sinan’ın ortasında cıkarıp atmak isterdi çoşkun bir ırmaga artık ne kalmışsa bir önceki kentten.......... pervazsızca yaşdı bütün kentleri bütün büyük aşkları ve her nasıla baglanacak kadar kalmadı hiçbirinde her kentin acemiliginde...... |