Ömrüm elbet birgün nihayet bulacaktır!Yılların yorgunluğu bitap bırakmıştı Oysa çekilen çileler ve meşaketler Rahmetin işaret taşlarıydı, aşkı hakikattı Kalbim ne kadar anlamıştı, ruhum sessizliğin kadrinde fevkalade üzgün ve perişandı Şimdi geriye ne kaldı, fersiz iki göz,dil edebe muhtaçken nasıl söyler bir çift söz evet,ardı Lakin yıllara sari suskunluğum bırakmadı İçim kan ağlarken, hali melalim kuytu köşelerde sessizce nefeslenirken,birden başladı Ruhum için sanki bir terapi seansıydı, kalbim yazdıkça fevkalade rahatlayıp ayıklandı Zihnimde ne varsa, derdi ummana dökmek bana kaldıysa, bahtım beklenen sadıksa hardı Sahilin sessizliğini bir ahenk içinde okşayan dalgalar Sanki ruhumun her halinde durmadan kalbi sayfalarıma birşeyler yazarlar ve anlatırlar Gecenin matemi, günün zevale çıkmış haşyeti, hilalin mahzun çehresinde gizlediği hali... Suskun yüreğime, serdedemediğim derdime bir çare olsun diye dinlerim, sabırla beklerim Lisan aynı, duygular niye bu kadar farklı ve abartılı Dile gelen sazsemaisi,üflenen neyin yanık busesi, tanburun alıp götüren hoş güftesi cabası Ağaç gölgesine muhtaçtım, kör kuyuları andım, maziyi hüzünle yudumladım, gönül ağrısı Kalktım, şöyle bir etrafıma bakındım, yanmıştım bir yudum su arandım lakin bulamadım Sabrın ne olduğunu çaresiz düşünmeye başlamıştım Bir direniş biçimimiydi, çaresizliğe kapı aralamayan seçimmiydi,hakikatin kendisimiydi Peki, kanaat nasıl telakki edilmeliydi, azimetsiz ve meraksız biçimde nefeslenmeli miydi Aklın ve irfanın, arifin şerhettiği aşkı sevdanın, vuslat için cehti kuşanmanın senasımıydı Kuylu ve mübarek ay olan ramazanı şerife oruç ayı derler Her nedense bizzat Kur’an ayı olduğunu dillendirmezler, sadece latif sesle tilafet ederler Tezelden hatimler indirilir, yedi nesil zikredilir,iftarlar şenliklenir,camiler ziyaret edilir Ne hakkıyla teravihin ne olduğu bilir ve ne de nefisler bu manada tezkiye edilir adettendir Mustafa CİLASUN |